Tasarrufun İptali Davası

tasarrufun iptali davasi

I. Tasarrufun İptali Davası Nedir?

Tasarrufun iptali davası, borçlunun haciz veya iflası öncesi hileli tasarruflarını hükümsüz hale getirmek için açılmaktadır. Davanın sonucunda borçlunun eksilttiği malvarlığı, alacaklı tarafından haczedilebilir hale gelmektedir. Aynı zamanda iflas masasına dahil edilebilmektedir.

Alacaklıların, alacaklarını tahsil etme imkanını elde etmek için açtıkları bir davadır. Aciz vesikasına sahip olan alacaklı, kanunda öngörülen sebeplerle sadece kendisi açısından iptal edilmesini talep etmektedir. Borçlu ile lehine tasarrufta bulunduğu üçüncü kişiye karşı açılmaktadır. Şahsi bir davadır. İcra İflas Kanunu’nun 277 ila 284. maddelerinde düzenlenmektedir.

Tasarrufun iptali davası edilirse alacaklı, davaya konu tasarruf sanki borçlu tarafından hiç yapılmamış ve hala borçluya aitmiş gibi tasarrufa konu mal veya hak üzerinde cebri icra işlemlerine devam edecektir. İcra ve İflas Kanunu’nun 278, 279 ve 280. madde hükümlerinde tasarrufun iptali sebepleri düzenlenmektedir. Alacaklı, mahkeme tarafından verilen karar doğrultusunda davaya konu edilmiş mal veya hak üzerinde haciz ve satış işlemleri yapabilecektir.

II. Tasarrufun İptali Davasının Tarafları

İcra İflas Kanununun 277’nci maddesinde; “İptal davasından maksat 278, 279 ve 280 inci maddelerde yazılı tasarrufların butlanına hükmettirmektir. Bu davayı aşağıdaki şahıslar açabilirler: 1 – Elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan her alacaklı, 2 – İflas idaresi yahut 245 inci maddede ve 255 inci maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hallerde alacaklıların kendileri.” hükmüne yer verilmiştir.

Tasarrufun iptali davasında davacı, aciz vesikasına sahip alacaklıdır. Yargıtay da davacı alacaklının elinde geçici veya kesin aciz vesikası bulunması gerektiğine ilişkin koşulu tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için özel bir dava şartı olarak kabul etmiştir. Bununla beraber borçlunun iflası durumunda, iflas idaresi tarafından tasarrufun iptali davası açılabilmektedir. İflas idaresinin ayrıca aciz vesikası sunmasına gerek yoktur.

Tasarrufun iptali davası, borçlu ve borçlu ile hukukî muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine
ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılabilmektedir. Borçlu ve borçlu ile tasarrufta bulunan üçüncü kişi arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır.

Davacı tarafından tasarrufun iptali davasında davalı olarak üçüncü kişiler gösterilmemiş olsa da zorunlu dava arkadaşlarına da tebligat yapılması ve cevaplarını sunmalarının beklenilmesi gerekmektedir.

Tasarrufun iptali davasıyla iyi niyetli kişilerin hakları ihlal edilemeyecektir. Bu sebeple üçüncü kişi ile tasarrufta bulunan
bu dördüncü kişinin iyi niyetli olması halinde bu kişiye karşı husumet yöneltilmesi mümkün değildir. Kişinin iyi niyetli olması durumundan davanın reddine karar verilecektir.

III. Tasarrufun İptali Sebepleri

Borçlunun malvarlığında azalmaya yol açan ve hukuken geçerli bulunan tasarruflar İcra İflas Kanunu hükümlerindeki sebepler bulunursa iptal edilebilmektedir. Sebeplerin bulunmaması durumunda dava reddedilecektir.

1. İvazsız Tasarruflar

İcra İflas Kanunu’nun 278’inci maddesinde; “Mütat hediyeler müstesna olmak üzere, hacizden veya haczedilecek mal bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından haczin veya aciz vesikası verilmesinin sebebi olan yahut masaya kabul olunan alacaklardan en eskisinin tesis edilmiş olduğu tarihe kadar geriye doğru olan müddet içinde yapılan bütün bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar batıldır. Ancak, bu müddet haciz veya aciz yahut iflastan evvelki iki seneyi geçemez.” hükmüne yer verilmiştir.

Borçlu ile üçüncü kişi arasında yapılmış bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar iptale tabidir. Bu durum, davacı alacaklı lehine kesin bir kanuni karinedir. Borçluya bunun aksini ispat edebilmek için herhangi bir imkan tanınmamıştır.

Bağışlama hükmünde sayılan tasarruflara da kanunda tek tek yer verilmiştir. Bu tasarruflar da kesin karine teşkil etmektir;

  • Evlat edinenle evlatlık arasında yapılan ivazlı tasarruflar,
  • Akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler,
  • Borçlunun kendisine yahut üçüncü bir şahıs menfaatine kaydı hayat şartiyle irat ve intifa hakkı tesis ettiği akitler ve ölünceye kadar bakma akitleri.

2. Acizden Dolayı Butlan

İcra İflas Kanunu’nun 279’uncu maddesinde; “Aşağıdaki tasarruflar borcunu ödemiyen bir borçlu tarafından hacizden veya mal bulunmaması sebebile acizden yahut iflasın açılmasından evvelki bir sene içinde yapılmışsa yine batıldır:

  • Borçlunun teminat göstermeği evvelce taahhüt etmiş olduğu haller müstesna olmak üzere borçlu tarafından mevcut bir borcu temin için yapılan rehinler,
  • Para veya mutat ödeme vasıtalarından gayrı bir suretle yapılan ödemeler;
  • Vadesi gelmemiş borç için yapılan ödemeler.
  • Kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya verilen şerhler.” hükmüne yer verilmiştir.


Bu iptal sebebinde dört bent olarak sayılan tasarruflardan birisinin üçüncü kişi ile borçlu arasında gerçekleşmesi halinde üçüncü kişinin borçlunun aciz içinde olduğunu bildiği veya bilmesi gerektiği karine olarak kabul edilmektedir. Fakat bu tasarruflardan yararlanan üçüncü kişi aksini ispat edebilecektir. Üçüncü kişinin tasarrufta bulunduğu sırada borçlunun durumunu bilmediğini ispat etmesi durumunda tasarrufun iptali davasının reddine karar verilecektir.

3. Zarar Verme Kastıyla Yapılan Tasarruflar

İcra İflas Kanunu’nun 280’inci maddesinde zarar verme kastından dolayı tasarrufun iptali düzenlenmektedir. Borçlunun alacaklılarına zarar verme kastı ile yaptığı tasarruflar iptal edilebilmektedir. Bunun için davacının üçüncü kişinin borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastını bildiğini veya bilmesi gerektiğini ispat etmesi gerekecektir.


Belirli durumlarda zarar verme kastı, adi kanunî karine olarak de öngörülmektedir. Bunlar;

  • Üçüncü şahıs, borçlunun karı veya kocası, usul veya füruu ile üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan ve sıhri hısımları, evlat edineni veya evlatlığı ise borçlunun birinci fıkrada beyan olunan durumunu bildiği farz olunur.
  • Ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kasdiyle hareket ettiği kabul olunur.

IV. Tasarrufun İptali Davası Açmanın Şartları

Öncelikle alacaklı tarafından tasarrufun iptali davasına konu edilebilecek tasarruflar borçlunun kendisine ait bir mal veya hak üzerindeki hukuken geçerli tasarrufları olmalıdır. Tasarrufun borçlu tarafından gerçekleştirilmesi ve tasarrufa konu edilen mal veya hakkın borçluya ait olması gerekmektedir.

Örneğin Yargıtay, borçlunun alacaklılarını zarara uğratmak için tarafı bulunduğu davadan feragat etmesinin tasarrufun iptali davasına konu edilebileceğine karar vermiştir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 24.09.2018. E. 2017/3484, K. 2018/8141)

İkinci olarak davacının başka bir yolla hakkını elde etme imkanının bulunmaması gerekmektedir. Aksi halde davacının hukuki yararı yok sayılacaktır. Bu durumu mahkeme resen araştırmaktadır. Alacaklının tasarrufun iptali davasını açarken ve dava devam ederken hukuki yararının bulunması gerekmektedir.

Alacaklının tasarrufun iptali davası açması için borçlu hakkında alınmış aciz vesikası bulunması gerekmektedir. Davacı alacaklı, aciz vesikasını dava açıldıktan sonra mahkemeye sunabilmektedir. Temyiz aşamasında ve hükmün onanmasından veya bozulmasından sonra dahi ibraz edebilmektedir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 13.11.2019. E. 2017/3576, K. 2019/10546.)

Yargıtay;

  • Borçlu hakkında kesinleşmiş bir icra takibinin bulunması,
  • Davacının gerçek bir alacağının olması,
  • İptale konu tasarrufun borcun doğumundan sonra gerçekleştirilmiş olması,
  • Davacının gerçek bir alacağının olması özel dava şartı olarak kabul etmektedir.

Davalı borçlu veya üçüncü kişiler, davacı alacaklının alacağının gerçek bir alacağa dayanmadığı yönünde bir iddiada bulunmazsa davacı alacaklının borçludan gerçek bir alacağının bulunup mahkemece resen araştırılmaz. Fakat davalılar böyle bir iddiada bulunursa mahkemece alacağın gerçekliği araştırılmaktadır. Eğer ki davalı borçlu tarafından menfi tespit davası açılırsa bu dava, bekletici mesele yapılmalıdır. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 03.12.2018. E. 2016/2995, K. 2018/11579.)

Bankalara olan borçlarda borcun doğum tarihi tasarrufun iptali davası için önem arz etmektedir. Yargıtay; borçlu ile alacaklı banka arasında imzalanmış kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihin borcun doğum tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğine karar vermiştir. Taraflar arasında birden çok kredi sözleşmesinin bulunuyorsa kredi ilişkisinin başladığı ilk tarih, borcun doğum tarihidir. Banka ile borçlu arasında sürekli yenilenen kredi ilişkisi bulunması halinde borcun doğum tarihi olarak yenilenen ilişki tarihinin değil kredi sözleşmesinin ilk imzalandığı tarihtir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 20.12.2017. E. 2015/8647, K. 2017/11899.)

Bonolarda da düzenleme tarihi borçlunun borcunun doğum tarihi olarak kabul edilmektedir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 01.10.2015. E. 2015/8818, K. 2015/9967.) Ancak borçlunun borcun doğum tarihinin bonodaki düzenleme tarihinden önce olduğu iddiası varsa borçluya bu husustaki delilleri sorulmalı, davacı taraftan da delilleri sorularak taraflar arasındaki hukukî ilişki, sözleşmeler, faturalar, ticari defter ve kayıtlar değerlendirilmektedir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 25.02.2010. E. 2009/10668, K. 2010/1657)

Yargıtay işçi alacaklarının tahsil edilemememesi sebebi ile işverene karşı açılan tasarrufun iptali davasında borcun doğum tarihinin kıdem ve ihbar tazminatının hesabında dikkate alınan işçinin işe başladığı tarih olduğuna karar vermektedir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 10.05.2016. E. 2014/15792, K. 2016/5697.)

Faturalarda ise borcun doğum tarihi, fatura tarihidir. Bununla beraber haksız fiilde, haksız fiilin gerçekleştiği gün, borcun doğduğu gün olarak kabul edilmektedir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 30.10.2007. E. 2007/4395, K. 2007/3299)

V. Tasarrufun İptali Davasında Yargılama

1. Yetkili ve Görevli Mahkeme

Tasarrufun iptali davasında görevli mahkeme, asliye hukuk mahkemesidir. Tasarrufun iptali davasında arabuluculuğa başvuru zorunluluğu bulunmamaktadır.

Yetkili mahkeme ise davalılardan birisinin yerleşim yeri mahkemesidir. Mecburi dava arkadaşı olarak bulunan borçlu ve borçlunun tasarrufta bulunduğu üçüncü kişilerden herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilmektedir.

Yargıtay tarafından eğer ki davacı alacaklı ile davalı borçlu arasında geçerli bir yetki sözleşmesi varsa bu sözleşmenin diğer mecburi dava arkadaşı üçüncü kişiyi de bağlayacağına karar verilmektedir. Bu durumda yetki sözleşmesinde karar verilen mahkeme yetkili olacaktır.

2. Yargılama Usulü ve İspat

İcra ve İflas Kanunu’nun 281’inci maddesinde; “Mahkeme, iptal davalarını basit yargılama usulü ile görüp hükme bağlar ve bu davalara mütaallik ihtilafları hal ve şartları gözönünde tutarak serbestçe takdir ve halleder. Sadece dava ve cevap dilekçesi sunulmaktadır.” hükmüne yer verilmektedir.

Basit yargılama usulü uygulanmaktadır. Sadece dava ve cevap dilekçesi verilmektedir. Yatırılması gereken nisbi harç; takip konusu alacak miktarı ile (kat’i aciz belgesi düzenlenmiş ise aciz belgesindeki miktar) iptali istenen tasarrufun tasarruf tarihindeki gerçek değerden düşük olan değer üzerinden yatırılmaktadır.

Tasarrufun iptali davası, her türlü delil ile ispat edilebilmektedir. Hakim, her türlü delili değerlendirerek, kanunda yer alan karineleri ve özel ispat kurallarını göz önüne alarak karar verecektir.

Davacı alacaklı hangi iptal sebebine dayanırsa dayansın, hakim tarafından başka bir iptal sebebi mevcutsa yine tasarrufun iptaline karar verilebilmektedir. Hakim, dava dilekçesinde gösterilen iptal sebepleri ile bağlı değildir. Diğer iptal sebepleri kapsamında davanın kabulüne karar verebilmektedir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 26.01.2012. E. 2011/7668, K. 2012/598)

3. İhtiyati Haciz Talebi

Hakim, iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebilmektedir. İhtiyati haciz kararında davacının yatırması gereken teminat, mahkemece takdir edilmektedir. Tasarrufun iptali davasına konu edilen mal üzerinde, borçlu ile tasarrufta bulunan davalı üçüncü kişi tarafından tasarrufta bulunulmasını engellemek amacıyla ihtiyati haciz kararı verilebilmektedir.

Fakat tasarrufun iptali davasına konu edilen mal borçlunun yaptığı tasarrufun tarafı üçüncü kişi tarafından tasarrufun iptali davasının davalısı olarak bulunmayan bir başka kişiye devredilmişse davacı alacaklı ancak davalıların malvarlığı üzerinde tazminat bedeli üzerinden ihtiyati haciz isteyebilecektir. Bu durumda davacının teminat yatırması zorunludur.

Yargıtay tarafından tasarrufun iptali davasında davacı tarafından ihtiyati haciz kararı yerine ihtiyati tedbir kararı verilmesi yönünde bir talepte bulunsa bile bu talebin mahkeme tarafından ihtiyatî haciz talebi olarak değerlendirilmesi gerektiğine karar vermektedir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 11.04.2013. E. 2013/3965,K.2013/5221)

Mahkeme, ihtiyatî hacize teminatlı veya teminatsız kararı verebilecektir. İhtiyatî haciz kararı ancak tasarrufun iptali davasına konu edilen mal hakkında olabilecektir.

Yargıtay, tasarrufun iptali davasını açan alacaklının elinde aciz vesikası bulunmasa da ihtiyati haciz talebinin reddedilemeyeceğine çünkü bu eksikliğin sonradan giderilmesinin mümkün olduğuna karar vermiştir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 29.03.2016. E.2016/810,K.2016/3945)

Mahkeme tarafından verilen ihtiyatî haciz kararı, alacaklı tarafından önceden başlatılmış takip dosyası üzerinden infaz edilebilmektedir. Fakat başka bir takip dosyası üzerinden infazının istenmesi de mümkündür. Davacı alacaklının ihtiyati haciz kararını icra takip dosyasına sunması yeterlidir. Bununla beraber icra dairesi tarafından ihtiyati haciz işlemi yapılacaktır.

İhtiyati haciz kararının etkisi tasarrufun iptali davasına ilişkin yargılama devam ettiği sürece devam edecektir. Mahkeme
tarafından tasarrufun iptaline karar verilmesi halinde ihtiyatî haciz kesin hacze dönüşecektir. Davacı alacaklı, tasarrufun iptali kararı icra dosyasına ibraz ederek cebri icra işlemlerine devam edecektir.

4. Hüküm

İcra ve İflas Kanunu’nun 283’üncü maddesinde; “Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile, hakkını almak yetkisini elde eder ve davanın konusu taşınmazsa, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan o taşınmazın haciz ve satışını istiyebilir. İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taallük ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (Davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahküm edilir. İptal davası üzerine üçüncü şahıs da, mamelekinde hasıl olacak eksikliğin borçludan tahsilini aynı davada istiyebilir. Bu talep, iptal davasının tefrik edilerek daha önce hükme
bağlanmasına mani değildir. İptal davasını kaybeden üçüncü şahıs, karşılık olarak şeyi veya bedelini borçludan veya
iflas masasından geri istiyebilir. Batıl bir tasarruf neticesinde kendisine ödenilen şeyi geri veren alacaklı eski haklarını
muhafaza eder. Kendisine bağış yapılan iyi niyetli ise yalnız dava zamanında elinde bulunan miktarı geri vermeye mecburdur.”
hükmüne yer verilmektedir.

Tasarrufun iptali davasının kabul edilmesi durumunda tasarrufa konu mal üzerinde haciz ve satış isteme yetkisi elde etmektedir. Alacaklı, takibe konu ettiği asıl alacak ve fer’ileri ile sınırlı olarak bunu isteyebilmektedir. Cebri icra işlemlerine devam etmekte ve tasarrufa konu mal borçlunun malvarlığına dahilmiş gibi maldan istifade ederek alacağına kavuşmaktadır.

Alacaklının tasarrufun iptali davasına konu ettiği mal bir gayrimenkul ise davanın kabulüne karar verilmesi halinde tapudaki kayıt düzeltilmeden alacaklıya gayrimenkul üzerinde haciz ve satış isteme yetkisi tanınmaktadır. Davalılardan herhangi biri davacının alacağını öderse, dava reddolur.

5. Hak Düşürücü Süre


Alacaklının tasarrufun iptali davası açma hakkı, iptali talep edilecek tasarrufun gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıldır. 5 yıl, hak düşürücü süredir.

Alacaklı tarafından tasarrufun iptali davasına konu edilmiş ve borçlu tarafından geçerli bir tasarrufla üçüncü kişiye
devredilmiş bulunan mal şayet bu üçüncü kişi tarafından dördüncü bir kişiye devredilmiş ise beş senelik hak düşürücü sürenin hesabında yine borçlunun üçüncü kişi lehine tasarrufta bulunduğu tarihin dikkate alınmaktadır. Borçlu ile üçüncü kişinin tasarruf işlemini gerçekleştirdiği ilk tasarruf tarihi hak düşürücü süreye esas alınacaktır. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 26.02.2015. E. 2013/15681, K. 2015/3432)

VI. Muvazaa Nedenine Dayalı İptal Davası

Borçlu, mal kaçırma amacıyla mallarını muvazaalı olarak başka birine devredebilmektedir. Yargıtay, tasarrufun iptali davası bakımından beş senelik hak düşürücü süre geçirilmiş olsa bile alacaklı tarafından, muvazaa sebebine dayalı iptal davası açılması ve açılan davada tasarrufun iptali davasının sonuçlarından yararlanmaya yönelik talepte bulunulmasının mümkün olduğuna karar vermiştir.

Muvazaanın unsurları

  • Taraflar arasında muvazaa anlaşması olması,
  • Tarafların aralarındaki muvazaa anlaşması kapsamında hüküm ve sonuç meydana getirmeyen görünürde bir sözleşme yapmış olmaları,
  • Tarafların üçüncü kişileri aldatmak hususunda iradeye sahip olmalarıdır.

Muvazaalı işlemlerin zamanla sıhhat kazanması mümkün olmayıp herhangi bir hak düşürücü süreye ve zamanaşımına tabi olmaksızın muvazaa iddiasının herkes tarafından ileri sürülmesi mümkündür.

Normal şartlarda muvazaa davasında davacı, borçlu tarafından yapılmış bulunan muvazaalı işlemin baştan itibaren geçersiz olduğunu ileri sürmektedir. Davanın kabulüne karar verilmesi halinde muvazaalı işlem ilgili herkes bakımından kesin hükümsüz hale gelecektir. Muvazaa davasının konusunun bir taşınmaz olması halinde taşınmazın tapu kaydında da değişiklik yapılması yönünde hüküm tesis edilmektedir.

Muvazaa davası ile tasarrufun iptali davası iki ayrı dava olup sonuçları da farklılık arz etmektedir. Fakat alacaklı tarafından muvazaa sebebine dayalı olarak açılan iptal davasında, İcra ve İflas Kanunu’nun 283’üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında yer verilen sonuçlardan yararlanmaya yönelik talepte bulunulması halinde bu talebin mahkeme
tarafından incelenmesi ve karara bağlanması gerekmektedir. Böylece muvazaa davası açılarak tasarrufun iptali davasının sonuçları talep edilebilmektedir.

Davacı alacaklı bu dava ile işlemin muvazaalı olduğunu iddia etmekle birlikte işlemin hükümsüzlüğünün tespiti ile iptali
yerine muvazaalı işleme konu mal üzerinde tarafına cebrî icra yetkisi tanınmasını talep etmektedir. Yargıtay tarafından bu dava muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olarak nitelendirmektedir.

Muvazaaya dayalı iptal davasında zamanaşımı ya da hak düşürücü süre yoktur. Ayrıca davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına da gerek bulunmamaktadır. Bu davada davacı muvazaalı işlemle kendisinin zarar gördüğünü ileri sürmektedir.

Ayrıca Yargıtay bu davada özel dava şartlarını da aramamaktadır. Mahkeme davayı hak düşürücü süre ve ispat bakımından muvazaa davasını nazara alarak değerlendirecektir. Yargılama, muvazaa davası şeklinde yapılacaktır. Sadece hüküm tasarrufun iptali ile aynı şekilde verilecektir.

Davacı alacaklının, davalı borçludan gerçek bir alacağının bulunması, davalı borçlunun alacaklının alacağını elde edebilmesini engellemek amacı ile muvazaalı olarak tasarruf işleminde bulunması ve bu kapsamda davacı alacaklının hakkına engel olunduğunun ispatlaması gerekecektir.

Muvazaaya dayalı iptal davasında da davacı alacaklının üçüncü ve dördüncü kişiler de dahil olmak üzere tüm davalılar bakımından işlemin muvazaalı olduğunu ispat etmesi zorunludur. Ancak bunu ispat ederse alacaklıya haciz ve satış isteme yetkisi verilebilecektir. Davacının tüm davalılar bakımından muvazaa iddiasını ispat edememesi halinde muvazaa davası tasarrufun iptali davası gibi bedele dönüşmeyecektir. Bununla beraber davanın reddine karar verilecektir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 03.07.2018. E. 2016/1995, K. 2018/6658.)

Yargıtay, davacının terditli olarak muvazaa hukuksal nedenine dayanarak açtığı davada ikincil talep olarak tasarrufun iptalini de talep edebileceğini kabul etmektedir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 30.01.2017. E. 2014/24358, K. 2017/742.)

Avukat Ece Deniz Vardar

İletişim

Bizi Arayın : +90 212 909 86 34

Mail Gönderin : info@ballawfirm.com

whatsApp →

Ece Deniz Vardar hukukun bir çok alanında müvekkillerine profesyonel avukatlık hizmeti sunmaktadır. BAL Avukatlık Bürosu'nun geniş çaplı hukuk hizmetlerinde aktif rol almaktadır.