Uluslararası İş Hukuku

I. Genel Olarak

Devletlerin ortak çalışmalarla kararlaştırdıkları çalışma hayatına ilişkin kurallar iş hukukunun uluslararası kaynaklarını meydana getirmiştir. Uluslararası iş hukukunun kaynakları ulusal üstü örgütlerle çok taraflı andlaşmalar sonucu ortaya çıkabileceği gibi sadece iki taraflı sözleşmeler yoluyla da oluşturulabilmektedir.

II. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)

Uluslararası Çalışma Örgütü (International Labour Organization), hükümet, işveren ve işçi temsilcilerinin yer aldıkları üç taraflı tek BM kuruluşudur. Bu üçlü yapı sayesinde UÇÖ, 185 Üye Devletin hükümetlerinin ve sosyal ortakların çalışma standartları ve politikalarını serbestçe ve açıkça tartışabildikleri kendine özgü bir forum niteliğindedir. Türkiye 1932 yılında Uluslararası Çalışma Örgütü’ne üye olmuştur.

ILO’nun üç taraflı yapısı, tüm kadınlar ve erkekler için insana yakışır işlerin yaygınlaştırılması
açısından benzersiz bir platform sunmaktadır. Başlıca hedefleri, çalışma yaşamında hakların yaşama
geçirilmesi, insana yakışır istihdam fırsatlarının teşvik edilmesi, sosyal korumanın güçlendirilmesi ve
çalışma yaşamıyla ilgili konularda diyaloğun güçlendirilmesidir. ILO’nun dört stratejik hedefi
bulunmaktadır:

  • Çalışma yaşamında standartların, temel ilkelerin ve hakların yaygınlaştırılması ve yaşama
    geçirilmesi
  • Kadınların ve erkeklerin insana yakışır işlerde çalışıp insana yakışır kazanç sağlayabilmeleri
    için gerekli fırsatların artırılması
  • Herkes için sosyal korumanın kapsamının genişletilmesi ve etkililiğinin artırılması
  • Üç taraflılığın ve sosyal diyaloğun güçlendirilmesi

    ILO, üç taraflı bileşenlerine –ve bir bütün olarak topluma- aşağıdakiler dâhil çeşitli yollardan hizmet
    etmektedir:
  • Temel insan haklarının gözetilmesine, çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesine ve istihdam fırsatlarının güçlendirilmesine yönelik uluslararası politika ve programların geliştirilmesi,
  • Uygulamaların denetlenmesine yönelik kendine özgü bir sistemle desteklenmek üzere uluslararası çalışma standartlarının belirlenmesi,
  • Bu politikaların etkili biçimde uygulanmasında ülkelere yardım etmek üzere bileşenlerle aktif ortaklık yoluyla hazırlanan ve uygulanan yaygın bir uluslararası teknik işbirliği programı,
  • Tüm bu çabaların daha ileriye taşınmasına destek olacak eğitim ve araştırma çalışmaları.

III. Uluslararası Çalışma (ILO) Sözleşmeleri

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün en önemli faaliyeti yasama alanına ilişkin olup, uluslarası çalışma normlarını oluşturmaktır. Örgütün faaliyetleri kapsamında Uluslararası Çalışma Konferansında öngörülen sözleşmeler ve tavsiye kararları uluslararı iş hukukunun temel kaynaklarını oluşturur. Konferansta hazırlanan belgeler hazır bulunan delegelerin üçte iki çoğunluğu tarafından kabul edilince uluslararası sözleşmeler ortaya çıkmış olur. Hazırlanan bu sözleşmeler üye devletlerin yasam organları tarafından onaylandıkları takdirde o ülke için bağlayıcılık kazanır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90’ıncı maddesi “Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır.” şeklindedir. Türkiye bakımından uluslararası çalışma sözleşmelerinin uygulanabilir olması bir kanunla o sözleşmenin uygun bulunmasına bağlıdır. İlgili yasa çıkarıldıktan sonra ulusularası sözleşmeler Türk iç hukukunda da geçerlilik kazanır.

Aynı maddenin beşinci fıkrasında “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre uluslararası çalışma örgütünün insan haklarına ilişkin olan sözleşme hükümleri üstünlük tanınmıştır. Ancak insan hakların ailişkin olmayan uluslararası çalışma sözleşmeleri iş kanunlarıyla eş değerdir. Uluslararası sözleşmelerle kanunlar arasında bir çatışma olması durumunda sonraki tarihli düzenlemeye ve özel hüküm içeren düzenlemeye öncelik verilmektedir (lex posterior veya lex specialis ilkeleri).

IV. Birleşmiş Milletler Belgeleri

Ülkemiz tarafından 06/04/1949 tarihinde onaylanmış bulunan 10/12/1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde herkesin çalışma, adaletli ve uygun çalışma koşulları, işsizliğe karşı korunma, eşit işe eşit ücret, adil ve yeterli ücret, sendika kurma ve sendikaya üye olma, dinlenme, iş süresinin sınırlandırılması, ücretli izin ve sosyal güvenlik hakalrına sahip bulunduğu belirtilmiştir. İnsan hakları Evrensel Bildirgesi kurallarının bir yaptırım gücü olmamasına rağmen bildirge dünya çapında uygulanabilirlik kazanmıştır.

Birleşmiş Milletler tarafından oluşturulan ve Türkiye tarafından 24/07/1985 tarihinde kabul edilen Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ile 1995 yılında kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesinde de çalışma yaşamına ilişkin hükümler yer almaktadır. Ayrıca 09/05/2001 tarihli Tüm Göçmen İşçilerin ve Ailelerinin Haklarının Korunmasına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi de bu işçilerin hukuki durumunu düzenlemektedir.

V. Avrupa Konseyi Sözleşmeleri

1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

1949 yılında kurulan Avrupa Konseyi uluslararası iş hukukunun gelişime ödenmli katkılar sağlamıştır. Avrupa Konseyi tarafından 1950 yılında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olarak bilinen İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına ilişkin sözleşme kabul edilmiştir. Bu sözleşme Türkiye tarafından 10/03/1954 tarihinde onaylanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde iş hukukuna ilişkin angarya yasağı, sendika hakkı gibi önemli düzenlemeler yer almaktadır.

2. Avrupa Sosyal Şartı

Avrupa Konseyinin iş ilişkilerine en büyük katkısı çalışma yaşamanın temel ilkelerini kapsayan 1961 tarihli Avrupa Sosyal Şartı’nın kabul edilmesidir. Bu şart genel olarak Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmelerine benzer olmakla beraber daha genel kapsamlıdır. Türkiye 1989 tarihinde bu sözleşmeyi onaylamıştır. Ardıından 1999 yılında Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı yürürlüğe konmuştur. Bu güncel ve genişletilmiş haliyle Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı 27/09/2006 tarihinde Türkiye tarafından bazı maddelere çekince koyularak kabul edilmiştir. Türkiye tarafından çekince konulan maddeler şunlardır:

  • Çalışanlara en az 4 haftalık ücretli yıllık izin sağlanmasına ilişkin 2. maddenin 3. fıkrası;
  • Çalışanların kendilerine ve ailelerine iyi bir yaşam düzeyi sağlayacak ücret hakkına ilişkin 4. maddenin 1. fıkrası;
  • Çalışan ve işverenlerin, ekonomik ve sosyal çıkarlarını korumak amacıyla yerel, ulusal ve uluslararası örgüt kurma ve bu örgütlere üye olma özgürlüğüne ilişkin 5. madde;
  • Toplu pazarlık hakkının etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak amacıyla, grev de dahil olmak üzere, toplu eylem hakkına ilişkin 6. madde.

VI. Avrupa Birliği İş Hukuku

Avrupa Birliği tarafından imzalanan Avrupa Ekonomik Topluluğu Andlaşması diğer adıyla Avrupa Birliği Andlaşması iş hukuku ve sosyal politikaya ilişkin birçok düzenleme içermektedir.

Bu anlaşmanın verdiği yetki kapsamında, Avrupa Birliği Konseyi ve Avrupa Birliği Komsiyonu tarafından oluşturulan tüzük ve yönergeler ile Avrupa Adalat Divanı kararları uluslararası iş hukukunun kaynaklarını oluşturmaktadır. Bu düzenlemeler üye devletler açısından bağlayıcı niteliktedir. Ancak tavsiye kararları ve görüşlerin bağlayıcılığı yoktur.

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne Üyelik Süreci ve İş Hukuku’na Etkisi

Türkiye 1959 yılında Avrupa Birliği’ne üye olmak için başvuruda bulunmuştur. Türkiye ile AB arasındaki ilişkiler 1964 tarihinde yürürlüğe giren Ankara Anlaşması ile başlamıştır. AB ile Türkiye arasında bu anlaşmasının ayrılmaz parçası niteliğinde olan Katma Protokol 1973 tarihinde imzalanmıştır. Katma Protokolde iş hukuku ve sosyal güvenliğe dair önemli düzenlemeler yer almıştır.

Ankara Anlaşmasının 6’ncı maddesi uyarınca Türkiye ile AB arasında anlaşmanın uygulanması ve yorumlanması konularını görüşmek için bir Ortaklık Konseyi kurulmuştur. Ortaklık Konseyi AB’ye üye ülkelerde yerleşik bulunan Türk işçileri ile ailelerini koruyan, ikamet, çalışma ve sosyal güvenlik haklarını tanıyan önemli kararlar vermiştir.

Türkiye 1996 yılında Avrupa Birliği Parlamentosu kararı ile Avrupa Gümrük Birliği’ne katılmıştır. Böylece Türkiye, Avrupa Birliği ülkeleri ile malların serbest dolaşımı sürecine girmiştir. Böylece Türkiye Avrupa Birliği’ne tam üye olmadan gümrük birliğine katılan tek ülke durumuna gelmiştir.

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyelik süreci 2005 tarihinde Lüksemburg’ta gerçekleşen toplantıda başlamıştır. Böylece Türk iç hukukunda iş ve sosyal güvenlik mevzuatının da Avrupa Birliği Müktesebatı ile uyumlu hale getirilmesi çalışmalarına başlanmıştır.

AB müzakere sürecinde Türkiye’nin de AB mevzuatını yansıtan müzakere başlıklarına uyum sağlaması gerekmektedir. Bunlardan iş hukuku ve sosyal güvenceyle ilgili olan müzakere başlığı 19’uncu fasıl olan “Sosyal Politika ve İstihdam’dır. Türkiye’nin bu müzakere başlığı altındaki düzenlemere uyum sağlaması gerekmektedir. Ancak açıklanan rapora göre Türkiye’nin yapılacak müzakerelere yeterince hazır olmadığı ve söz konusu müzakerelerin iki kriterin yerine getirilmesi halinde açılabileceği belirtilmiştir. Bu kriterler sendikal hakların düzenlenmesi ve eylem planı ortaya konulmasıdır. Sendikal hakların düzenlenmesi sendikaların faaliyetlerini sınırlayan hükümleri kaldıran ve sendikal hakların tamamını sağlayan yeni mevzuatın kabul edilmesi suretiyle, tüm düzeylerde, etkili bir sosyal diyalog için koşulların oluşturulmasıdır. Eylem planı ise Türkiye’deki kayıtdışı çalışmayla ilgili bir analiz yapılması ve müktesebatın tüm iş gücünü kapsayacak şekilde uygulanması için genel bir eylem planı çerçevesinde bu problemi çözmek için bir plan tasarlanmasıdır.

VII. İkili Anlaşmalar

Türkiye 1961 yılından bu yana yabancı ülkelere işgücü gönderen bir ülke olarak birçok işgücü anlaşması yapmıştır. İki taraflı işgücü anlaşması yapılan ülkeler arasında Almanya, Avusturya, Avustralya, Belçika, Fransa, Hollanda, Katar, Libya, Ürdün, Azerbaycan, Kuveyt ve KKTC yer almaktadır. Bu anlaşmalarla yabancı ülkelerde çalışan Türk işçilerinin çalışma koşulları ve sosyal güvenlik hakları düzenlenmiştir.

VIII. Milletlerarası Özel Hukuk Bağlamında İş Hukuku

1. Hukukun Uygulanması (Lex Causae)

Bir işçi ve işveren arasındaki iş ilişkisinde hangi ülkenin hukukunun uygulanacağı önemli bir meseledir. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK), Türkiye’de bu konuları düzenlemektedir. Genel olarak, iş sözleşmesine taraflarca belirli bir hukukun uygulanacağına dair bir anlaşma yapılmadıysa, iş sözleşmesinin en sıkı ilişkili olduğu ülke hukuku uygulanır. Bu genellikle işin yapıldığı ülkenin hukukudur.

2. Yargı Yetkisi

Hangi ülkenin mahkemelerinin bir iş uyuşmazlığına bakmaya yetkili olduğu, yargı yetkisine dair kurallarla belirlenmektedir. Türkiye’de yargı yetkisi konusunda da MÖHUK esas alınır. Taraflar mahkemeye başvurduğunda, işverenin veya işçinin vatandaşı olduğu ülke ile işin yapıldığı ülke arasında yargı yetkisi sorunu ortaya çıkabilmektedir. Özellikle, işin Türkiye’de yapıldığı durumlarda kural olarak Türk mahkemeleri yetkilidir.

Gökçe Aral

İletişim

Bizi Arayın : +90 212 909 86 34

Mail Gönderin : info@ballawfirm.com

whatsApp →