Basit Yargılama Usulü

I. Genel Olarak Basit Yargılama Usulü

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda, yazılı yargılama usulü ile basit yargılama usulü olmak üzere iki temel yargılama usulü benimsenmiştir. Esas itibariyle yazılı yargılama usulü asliye hukuk mahkemelerinde uygulanır. Basit yargılama usulü ise sulh hukuk mahkemelerinde uygulanma alanı bulan yargılama usulüdür. Basit yargılama usulü daha seri bir şekilde sonuca varılmasını sağlayan bir yargılama usulüdür. Kanunda basit yargılama usulü, yazılı yargılama usullerinden ayrışan özellikleriyle düzenlenmiştir.

Basit yargılama usulüyle ilgili düzenleme bulunmayan hususlarda yazılı yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanır.1

II. Basit Yargılama Usulüne Tabi Dava ve İşler

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 316’ncı maddesinde basit yargılama usulüne tabi olan dava ve işler sayılmıştır. Bunlar:

  1. Sulh hukuk mahkemelerinin görevine giren dava ve işler,
  2. Doğrudan dosya üzerinden karar vermek konusunda kanunun mahkemeye takdir hakkı tanıdığı dava ve işler,
  3. İhtiyati tedbir, ihtiyati haciz, delil tespiti gibi geçici hukuki koruma talepleri ile deniz raporlarının alınması, dispeççi atanması talepleri ve bunlara karşı yapılacak olan itirazlar,
  4. Her çeşit nafaka davaları ile velayet ve vesayete ilişkin dava ve işler.
  5. Hizmet ilişkisinden doğan davalar,
  6. Konkordato ve sermaye şirketleri veya kooperatiflerin uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırılmasına ilişkin açılacak davalar,
  7. Tahkim hükümlerine göre, mahkemenin görev alanına giren dava ve işler,
  8. Diğer kanunlarda yer alan ve yazılı yargılama usulü dışındaki yargılama usullerinin uygulanacağı belirtilen dava ve işler.

Maddede sayılanların yanı sıra bazı özel mahkemelerde de basit yargılama usulünün uygulanacağı özel yasalarda düzenlenmiştir. Bu bağlamda İş Mahkemeleri Kanunu uyarınca iş mahkemelerinde basit yargılama usulü uygulanır. Aynı şekilde Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da ve Kadastro Kanunu’nda da özel düzenleme bulunmayan hususlarda, bu mahkemelerde basit yargılama usulü uygulanır.

Ticaret mahkemelerinde de miktar veya değeri 1.000.000-TL’yi geçmeyen davalarda basit yargılama usulü uygulanacaktır.2

Özel kanunlarda yer alan düzenlemelerde bazı davalarda seri yargılama usulünün uygulanacağına ilişkin hükümler bulunmaktadır. Ancak 1 ekim 2011 tarihinde yürülüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile seri yargılama usulü kaldırılmıştır. Bu sebeple diğer kanunlardan seri muhakeme usulüne atıf yapılan durumlarda seri yargılama usulü değil, basit yargılama usulü uygulama alanı bulacaktır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447’nci maddesinin birinci fıkrasında da diğer kanunlarda sözlü yargılama usulüne atıf yapılması halinde, bu atfın basit yargılama usulüyle ilgili hükümlerine yapılmış sayılacağı açıkça düzenlenmiştir.3

III. Basit Yargılama Usulünün Özellikler

1. Dilekçeler Aşaması / Teatisi

Basit yargılama usulünde dilekçeler teatisi aşaması dava dilekçesi ve cevap dilekçesinden ibarettir. Yazılı yargılama usulünde olduğu gibi taraflar cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi veremez. Basit yargılama usulünde cevap süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak davalı, bu süre içerisinde cevap dilekçesi hazırlamanın çok zor olması nedeniyle ek süre talebinde bulunabilir. Bu takdirde mahkeme iki haftayı geçmemek üzere ek süre verebilmektedir. Mahkeme somut olayın özelliklerini ve koşullarını gözeterek bu talebi değerlendirir. Verdiği ek süre bir defaya mahsustur ve bu süre cevap süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlar.

Basit yargılama usulünde delillerin ikamesi dava ve cevap dilekçeleriyle birlikte yapılmaktadır. Taraflar dava ve cevap dilekçelerinde tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirtmek suretiyle bildirmek zorundadırlar. Buna ek olarak ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek durumundadırlar. Ayrıca başka yerlerden getirilmesi gereken belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorundadırlar.

Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 322’nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca; ön inceleme ve tahkikat aşamalarında yeni delil gösterilmesi hususunda yazılı yargılama usulü dikkate alınarak yapılan açıklamalar, basit yargılama usulünde de aynen geçerlilik taşımaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 322’nci madde yollamasıyla uygulanması mümkün olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 145’inci maddesindeki koşulların bulunması hâlinde, sonradan gösterilen delillerin basit yargılama usulünde de incelenmesi mümkündür.4 Maddedeki koşullar, delillerin sonradan gösterilmesinin yargılamayı geciktirme amacı taşımaması veya süresinde ileri sürülememesinin ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmamasıdır.

a. İddianın ve Savunmanın Değiştirilmesi ve Genişletilmesi Yasağı

Medeni yargılama usulüne hakim olan ilkelerden biri teksif ilkesidir. Teksif ilkesi dava malzemelerinin belirli bir süre içinde mahkemeye getirilmesini öngören usul hukuku ilkesidir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yer alan iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı, teksif ilkesinin doğal bir sonucudur. Basit yargılama usulünde bu yasak, yazılı yargılama usulünden farklılık göstermektedir. Açıklamak gerekirse basit yargılama usulünde iddianın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağı dava açılmasıyla başlar. Savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağı ise cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar. Bu yargılama usulünde cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi olmadığı için iddia ve savunmaların ileri sürülmesi daha sıkı şartlara bağlanmıştır. Bu nedenle iddianın ve savunmanın genişletilmesi yasağını ihlal etmemek için dilekçeleri hazırlarken daha dikkatli davranılması gerekmektedir.5

Ancak, cevap dilekçesinde zamanaşımı def’i ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse de ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141’inci maddenin son fıkrası uyarınca zamanaşımı def’i davacının açık muvafakati ile yapılabilmektedir. 1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def’ine davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa zamanaşımı def’i geçerli sayılmaktaydı. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde ise süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def’inin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Yani 01/10/2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz.6

2. Delilleri Sunma Süresi

Basit yargılama usulünde delillerin sunulmasıyla ilgili tartışmalı konular bulunmaktadır. Bunlardan biri Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 139’uncu maddesinin birinci fıkrasının ç bendi kapsamında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için herhangi bir süre verilip verilemeyeceği sorunudur. Ayrıca süre verilecek ise de yazılı yargılama usulünde olduğu gibi mahkemece iki haftalık kesin süre verilip verilemeyeceği sorunudur.7

Öncesinde, tanık listesinin, dava ve cevap dilekçesine eklenecek belge niteliğinde olup olmadığını incelemek gerekir. Ardından tanık listesinin, dilekçelerin teatisi aşamasında gösterilmesinin zorunlu olup olmadığı hususunun üzerinde durulması faydalı olacaktır.

a. Tanık Delili

“Tanık deliline dayanılmışsa sadece bunun belirtilmesi yeterli olup tanık listesi daha sonra, tanıkların dinlenmesi aşaması geldiğinde verilebilir.” 8

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 121’inci maddesi anlamında tanık listesi, bir yazılı delil değildir. Bu nedenle iddiasını tanıkla ispat etmek isteyen davacının, dava dilekçesinde “tanıklarım” veya “şahadet” gibi tanık göstermek istediğini belirten bir deyim kullanması yeterli olup (m. 119, 1/f), tanıkların isimlerini dava dilekçesinde bildirmek zorunluluğu yoktur.”9

Doktrinle aynı doğrultuda, Yargıtay 9. ve 22. Hukuk Dairesi de, basit yargılama usulüne tâbi bir davada, mahkeme tarafından tensip tutanağı ile tanık listesi sunulması için kesin süre verilemeyeceğini, ön inceleme duruşmasında uyuşmazlık konuları belirlendikten sonra dava ve cevap dilekçesinde tanık deliline dayanmak kaydı ile en erken ön inceleme aşamasında tanık listesinin sunulması için tanık deliline dayanan tarafa kesin süre verilebileceğini içtihat etmiştir.10 11

… Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 137 ve 140. maddesi hükümleri dikkate alındığında mahkemenin ön inceleme duruşması yaparak öncelikle uyuşmazlık konularını belirlemesi ve ondan sonra ihtilaflı konularla ilgili delillerini bildirmeleri için süre vermesi gerekirken, tensiple verdiği kesin süreye istinaden davalının savunma hakkını kısıtlar biçimde tanıklarının dinlenmesi talebini reddetmesi hatalı olmuştur.”12

Her ne kadar Yargıtay 9. ve 22. Hukuk Dairesi hukuki dinlenilme hakkını göz önüne alarak bu doğrultuda kararlar verse de bir uygulama birliği sağlanamamıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da yukarıda anlatılanlar aksi yönünde içtihatlar oluşturmuştur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2021 tarihindeki bir kararı ile basit yargılama usulü açısından da, yazılı yargılama usulünde olduğu gibi taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilebileceği görüşünü benimsemiştir.13

3. Ön İnceleme ve Tahkikat

Mahkeme, mümkün olan hallerde ön inceleme aşamasında tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verebilmektedir. Dosya üzerinden karar verilemeyen hallerde ön inceleme evresi duruşmalı olarak da görülebilmektedir.

Kanun’un açıkça duruşma açılarak yargılama yapılmasını emrettiği durumlarda dosya üzerinden karar verilemez. İcra ve İflas Kanunu’nun 18. maddesinde icra mahkemesine arz edilen hususlarda basit yargılama usulünün uygulanacağı belirtilmiştir. Aynı Kanun’un 70. maddesinde icra mahkemesinin itirazın kaldırılması hakkındaki talep üzerine iki tarafı davet ettikten sonra 18. madde hükmüne göre karar vereceği düzenlenmiştir. Bununla birlikte 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 320’nci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen mahkemenin, mümkün olan hallerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar vereceğine ilişkin hüküm yukarıda açıklanan İcra ve İflas Kanunu’nun ilgili maddeleri ile takip hukuku açısından değerlendirilmelidir.

Bu arada Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun hukuki dinlenilme hakkı başlıklı 27’nci maddesi, T.C. Anayasası’nın hak arama hürriyetini düzenleyen 36’ncı maddesi, Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi’nin adil yargılama hakkına ilişkin 6’ncı maddesi de dikkate alınmalıdır. Kanun hükümleri ve yasa koyucunun takip ettiği amaç gözetilmedilidir. Buna göre daha özel bir kanun olan İcra İflas Kanunu’ndaki hükümlerin genel bir kanun olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile değiştirildiği söylenemez. İcra mahkemelerinde uygulanacak yargılama usulü İcra İflas Kanunu’nda düzenlenmiştir. Bu Kanun’da hüküm bulunmayan durumlarda ve uygun düştüğü ölçüde, Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01/04/2015 tarih 2013/12-2195 Esas, 2015/1141 sayılı kararında da belirtilmiştir.14

Ön inceleme duruşmasında mahkeme dava şartları ve ilk itirazlarla hak düşürücü süre zamanaşımı hakkında tarafları dinler. Daha sonra tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tespit eder. Uyuşmazlığın tespitinden sonra hakim, tarafları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder. Ardından tarafların sulh olup olmadıkları ve anlaşamadıkları hususların neler olduğu tutanağa yazılmaktadır. Tahkikat aşaması, bu tutanak esas alınarak yürütülmektedir.

Tarafların ön inceleme duruşmasına davet edilmelerine rağmen gelmemeleri hususunda nasıl bir yaptırım uygulanacağı konusunda yazılı yargılama usulündeki düzenlemeler esas alınır. Buna göre duruşmaya gelmeyen taraf yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemez.

a. Basit Yargılama Usulü ve Yazılı Yargılama Usulü Farkları

Basit yargılama usulünde yazılı yargılamadan farklı olarak ön inceleme duruşması ve tahkikat duruşması birlikte yapılabilmektedir.

Çekişmesiz yargı işlerinde basit yargılama usulünün uygulandığı durumlarda çoğunlukla dosya üzerinden karar verilmektedir. Bu nedenle ön inceleme aşaması duruşmasız bir şekilde gerçekleştiriliebilmektedir. Nitekim, çekişmesiz yargı işlerinde husumetin yöneltilebileceği bir taraf bulunmamaktadır. Bu nedenle sulhe veya arabuluculuğa davet söz konusu olmayacaktır. Uyuşmazlığın tespiti ve tutanağa geçirilmesi burada önem teşkil etmemektedir.15

Kural olarak tahkikat aşamasında en fazla iki duruşma yapılmaktadır. Ön incelemeyle tahkikatın aynı duruşmada birlikte de yapılabilmektedir. Bundan hariç olmak üzere tahkikat aşamasında iki duruşma yapılabilmektedir. Bu duruşmalar arasındaki süre bir aydan fazla olamaz. Bilirkişi incelemesi gerektiren ve bu nedenle uzayan işlerde veya istinabe yoluyla tahkikatın yürüdüğü hallerde bu sınırlandırmalar söz konusu olmaz. Bir aydan sonra ve ikiden fazla da duruşma yapılabilmektedir.

Basit yargılama usulünde işlemden kaldırılmasına karar verilen dosya en fazla bir kez yenilenebilmektedir. Bu ilk yenilemeden sonra takipsiz bırakılan dava hiç açılmamış sayılmaktadır.

Tahkikat aşamasının tamamlanmasından sonra mahkeme tarafların son beyanlarını alır. Ardından yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararı tefhim eder. Tarafların beyanda bulunabilmeleri için ayrıca bir süre verilmemektedir. Neticede kararın tefhimi gerekçeli olarak gerçekleştirilir. Ancak zorunlu hallerde sadece hüküm özete tutanağa yazılarak karar tefhim edilmektedir. Gerekçeli karar en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkar.16

Gökçe Aral

İletişim

Bizi Arayın : +90 212 909 86 34

Mail Gönderin : info@ballawfirm.com

whatsApp →

Kaynakça

ARSLAN, Ramazan / YILMAZ, Ejder/ TAŞPINAR AYVAZ, Sema/ HANAĞASI, Emel. Medenî Usul Hukuku, Güncellenmiş 7. Baskı, Ankara, 2021.

KARAMERCAN, Fatih. Basit Yargılama Usulünde HMK 139/1-ç Hükmü Uygulanabilir Mi?, İzmir Barosu Dergisi, Sayı 3, Eylül 2021.

PEKCANITEZ, Hakan. Medenî Usûl Hukuku, 15. Bası, İstanbul, 2017.

TANRIVER, Süha. Medeni Usul Hukuku, Cilt I, Ankara, 2021.

Dipnotlar

1TANRIVER, Süha. Medeni Usul Hukuku, Cilt I, Ankara 2021, s. 1207

2TANRIVER, Süha. a.g.e. s. 1208

3TANRIVER, Süha. a.g.e. s. 1209

4Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2021/517 Esas, 2022/152 Karar Sayılı ve 17/2/2022 Tarihli Karar.

5TANRIVER, Süha. a.g.e. s. 1211

6Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, 2015/6594 Esas, 2016/6165 Karar Sayılı ve 14/3/2016 Tarihli Karar.

7KARAMERCAN, Fatih. Basit Yargılama Usulünde HMK 139/1-ç Hükmü Uygulanabilir Mi? İzmir Barosu Dergisi, Sayı 3, Eylül 2021, s. 203.

8PEKCANITEZ, Hakan, Pekcanıtez Usûl Medenî Usûl Hukuku, 15. Bası, İstanbul, 2017, s. 1146

9ARSLAN, Ramazan; YILMAZ, Ejder; TAŞPINAR AYVAZ, Sema; HANAĞASI, Emel, Medenî Usul Hukuku, Güncellenmiş 7. Baskı, Ankara, 2021, s. 337

10Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2014/27399 Esas, 2016/668 Karar Sayılı ve 13/01/2016 Tarihli Karar

11Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, 2015/20384 Esas, 2018/1043 Karar Sayılı ve 23/01/2018 Tarihli Karar.

12Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, 2017/28399 Esas, 2019/12410 Karar Sayılı ve 31/05/2019 Tarihli Karar.

13Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2017/2241 Esas, 2021/847 Karar Sayılı ve 24/06/2021 Tarihli Karar.

14Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, 2017/1937 Esas, 2017/5980 Karar Sayılı ve 24/04/2017 Tarihli Karar.

15TANRIVER, Süha. a.g.e. s. 1212

16TANRIVER, Süha. a.g.e. s. 1213

Avukat Gökçe Aral tarafından hazırlanan hukuki makaleler ve haberler hakkında detaylı bilgi edinin.