
I. Terk Nedir?
Evlilik birliğinin eşlere yüklediği karşılıklı görevlerden biri de eşlerin birlikte yaşamasıdır. Eşlerin birlikte yaşam kurması ve bağımsız, ayrı bir bir ortak konutta yaşaması gerekmektedir. Türk Medeni Kanunu’nun 185’inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre eşler birlikte yaşamak zorundadırlar.
Eşlerden birinin haklı bir neden olmadan eşlerin birlikteliğinden vazgeçerek ortak hayatı sonlandırması ise terktir. Terk, evlenmenin yükümlülüklerinden kurtulmak isteyen eşin, ortak konuttan ayrılması ve geri dönmemesidir.
Türk Medeni Kanunu’na göre eşini ortak konuttan kovan, korkutarak kaçıran, terk etmeye zorlayan ya da haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş kabul edilmektedir.
II. Terke Dayalı Boşanma Davası ve Şartları
Türk Medeni Kanunu’nun 164’üncü maddesinde; “Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim veya noter
tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır. Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.” hükmüne yer verilerek terk boşanma sebebi düzenlenmektedir.
Terk, özel ve mutlak bir boşanma sebebidir. Hakim tarafından davada sadece terkin unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediği denetlenmektedir. Ayrıca evliliğin çekilemeyecek duruma gelip gelmediğine bakılmamaktadır. Terk eden eşin kusurlu olması gerekmektedir. Bu sebeple bu davanın kabul edilebilmesi için terk eden eşin ayırt etme gücü olmalıdır. Akıl hastalığı bulunmamalıdır.
Terk sebebiyle boşanma davasında, maddi ve usuli belirli sıkı şartlar aranmaktadır. Bu şartlar;
- Terk eden eşin evlilik birliğinin yüklemiş olduğu sorumlulukları yerine getirmeme amacı ile ortak hayata son verme kastı olması,
- Hukuka uygun ve haklı bir neden olmaksızın ayrı yaşaması,
- Ayrı yaşamanın en az altı ay sürmesi,
- Terk edilen eşin terk eden eşe süreler içerisinde ihtar göndermesidir.
1. Ortak Hayata Son Verme Kastı
Eşin ortak konutu, evlilik birliğinin eşlere yüklediği görevleri yerine getirmeme amacıyla veya haklı olmayan bir sebeple terk etmesi gerekmektedir. Eşlerin geçici bir süre için veya haklı bir sebeple evden ayrılması terk olarak kabul edilmemektedir.
- Vatani görevini yapmak için askere alınma,
- Askerlik hizmeti sırasında savaşta esir düşme,
- Eşlerin anlaşarak fiilen ayrı yaşaması,
- Cezaevinde olması,
- İş veya görev gereği uzun süreliğine başka bir yere gitme,
- Hastalık gibi durumlarda terkin varlığı kabul edilmemektedir.
Fakat bu zorunlulukların bitmesine rağmen eş eve dönmezse ve evlilik birliğinden doğan görevlerini yerine getirmezse terke dayalı olarak dava açılabilecektir.1 Ortak konuttan ayrılmadaki haklılık, ebediyen eve dönmeme hakkı vermemektedir. Haklı nedenin varlığı sonradan ortadan kalkar ve buna rağmen eş ortak konuta dönmezse bu halde terk gerçekleşmiş sayılmaktadır.
2. Haklı Sebebin Olmaması
Eşin, ortak konuttan ayrılmakta haklı ve hukuka uygun bir sebebinin olması halinde diğer eş, terk sebebine dayanarak boşanma davası açamamaktadır. Terk sebebine dayalı olarak dava açılması için terk eden eş haksız olmalıdır.
Eşlerin evlilik birliği devam ederken ayrı yaşamasının hukuken haklı sayıldığı haller;
- Fiili ayrılık kararı alınmışsa,
- Boşanma davası süresince,2
- Eşlerden birinin diğerinin canına kast etmesi,
- Zührevi hastalık aşılaması,
- Eşi tarafından dostu ile birlikte oturmaya zorlaması,
- Fiziksel şiddet uygulaması,3
- Evlenmenin butlanı davası,
- Tedbir nafakası davası,4
- Aralarında tapu iptal ve tescil davası,5
- Aralarında ceza bulunmasıdır.
Eşler arasındaki boşanma davası reddedilirse ve kesinleşirse, dört ay bekledikten sonra eşlerin ihtarname gönderdikten sonra terk davası açma hakkı olacaktır.6 Boşanma davasından feragat edilirse, dört aylık süre, feragat gününden başlamaktadır.
Ortak konutun bağımsız olmaması halinde, eşin evi terk etmesi haklı sebep sayılmaktadır. Konutun
bağımsız olmaması haklı sebebine dayanarak ortak konut terk edilmişse, terk eden eşe yapılan ihtarın geçerli olabilmesi için bağımsız bir konut hazırlanması ve ihtarda bunun belirtilmesi gerekmektedir. gerekmektedir.
Ayrıca ortak konut, ailenin sosyal durumuna uygun, güvenli, oturmaya elverişli olmalıdır. Eşin, bu özellikleri barındırmayan evden ayrılması da haklı sebep sayılmaktadır.
3. Terkin Altı Ay Sürmesi
Terk fiilinden sonra eşi ortak konuta davet edebilmek için geçmesi gereken süre, dört aydır. Eşlerden biri evi terk ettikten sonra diğer eş, dört ay boyunca beklemeden ihtarname gönderememektedir. Ardından ihtarname terk eden eşe tebliğ edildikten sonra iki ay daha beklenmesi gerekmektedir. Toplam en az altı ay boyunca terk eden eş eve dönmezse, terk edilen eş dava hakkını kazanmaktadır.
Ayrılığın altı ay boyunca kesintisiz olması gerekmektedir. Terk eden eş eve dönerse ve eşler barışırsa süre sıfırlanmaktadır. Konuta sadece uğrayıp eşya almak bu minvalde sayılmamaktadır.
Terk eylemi ayın kaçıncı günü olduysa dördüncü ayın aynı gününde dört aylık süre geçmiş sayılmaktadır. Bu günü izleyen gün ihtar gönderilebilecektir. İki aylık süre ise ihtarın tebliğ edildiği gün işlemeye başlamaktadır. Bu süre, iki ay sonra tebliğ gününe tekabül eden günde sona ermiş sayılmaktadır.
4. İhtar Gönderilmesi
İhtar, ortak konutu terk eden ve haklı bir sebep olmamasına rağmen ortak konuta dönmeyen eşe diğer eş tarafından gönderilmektedir. Mahkeme veya noter aracılığıyla yapılan son bir çağrıdır. İhtarname ile terk edilen eş, evliliğini kurtarmak adına son kez bir çaba içerisine girmektedir. Karşı tarafa eve dönmesi için çağrıda bulunmaktadır.
Daha önce de belirtildiği üzere ihtar yapılmadan önce terk fiilinden itibaren dört aylık süre geçmesi gerekmektedir. Terk edilen eş, ihtarda terk eden eşe iki ay içerisinde ortak konuta dönmesi gerektiğini, dönmemesi halinde kendisinin boşanma davası açmaya hak kazanacağını belirtmelidir.
Terk eden eşe yapılacak ihtarda dürüst ve samimi olunması gerekmektedir. Ayrıca terk edilen eşin hazır bir konutun varlığını sağlaması zorunludur. Terk sebebiyle boşanma davasında ihtar dönemi içerisinde terk edilen eş, samimiyeti kaldıran açıklamalarda bulunursa samimiyeti ve iyi niyeti ortadan kaldıracaktır. İhtar geçerliliğini kaybedecektir. 7
İhtarnamede olması gerekenler;
- Terk eden eşin samimi duygular ile konuta davet edilmesi,
- Davete 2 aylık süre içerisinde uyulması gerektiği,
- Davete uyulmaması halinde boşanma davası açma hakkı doğacağı,
- Ortak konuta dönmesi gerektiği ve ortak konutun açık adresi,
- Ortak bağımsız konut yoksa yeni bağımsız konutun açık adresi,8
- İhtarda evin anahtarının yerinin gösterilmesi,9
- Eşinin ve varsa çocuklarının eve gelmesi ve gerekirse dönmesi için gerekli olan yol ve konaklama masraflarını konutta ödemeli olarak göndermesi ve bu durumun ihtarnamede gösterilmesi gerekmektedir.10
Hem terk hem de evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayanarak dava açılması durumunda davaların ikisinin de reddedilmesi gerekmektedir. Çünkü ihtarnameyi göndermekle tek edilen eş, öncesindeki olayları affetmektedir. Bu sebeple evlilik birliğinin temelinden sarsılması davası açamayacaktır. Bunun yanı sıra ihtarname göndermesine rağmen evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını iddia etmesi de ihtarnamenin samimi olmadığını gösterdiğinden bu davanın da reddedilmesi gerekmektedir.11
Ayrıca ihtardan çok uzun süre geçmesinden sonra davanın açılması durumlarında dava reddedilecektir. Çünkü hakkın kötüye kullanılması anlamına gelmektedir.12
Bizi Arayın : +90 212 909 86 34
Mail Gönderin : info@ballawfirm.com
Dipnot
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 04.11.1947 Tarihli, 4903-5600 Sayılı Kararı ↩︎
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 13.20.2004 Tarihli, 10505/11745 Sayılı Kararı: ↩︎
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2002/6622 Esas, 2002/7657 Karar Sayılı ve 06.06.2002 Tarihli Kararı ↩︎
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 23.12.2004 Tarihli, 14085/15588 Sayılı Kararı ↩︎
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 18.06.2008 Tarihli, 8630/8886 Sayılı Kararı ↩︎
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2013/13533 Esas, 2013/27103 Karar Sayılı ve 20.11.2013 Tarihli Kararı ↩︎
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2006/985 Esas, 2006/7514 Karar Sayılı ve 15.05.2006 Tarihli Kararı Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2005/11822 Esas, 2005/15219 Karar Sayılı ve 07.11.2005 Tarihli Kararı; Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2011/15220 Esas, 2012/11519 Karar Sayılı ve 02.05.2012 Tarihli Kararı ↩︎
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 20.06.2002 Tarihli, 7452/8248 Sayılı Kararı ↩︎
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2009/86 Esas, 2010/3850 Karar Sayılı ve 02.03.2010 Tarihli Kararı ↩︎
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 03.02.1999 Tarihli, 13332/579 Sayılı Kararı; Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2007/7435 Esas, 2008/5049 Karar Sayılı ve 10.04.2008 Tarihli Kararı ↩︎
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2007/9041 Esas, 2008/7093 Karar Sayılı ve 15.05.2008 Tarihli Kararı ↩︎
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2009/17968 Esas, 2010/20643 Karar Sayılı ve 08.12.2010 Tarihli Kararı ↩︎