Avukatın Yükümlülükleri

I. Avukatlık Sözleşmesi ve Yükümlülük Kavramı

1. Avukatlık Sözleşmesi

Avukatlık sözleşmesi, iki tarafa borç yükleyen ve iş görmeyi konu edinen bir sözleşmedir. Bu sözleşme vekalet sözleşmesine çok benzemesine rağmen kendine özgü (sui generis) bir sözleşmedir. 

Avukatlık Kanunu 163.maddeye göre; ‘’Avukatlık sözleşmesi serbestçe düzenlenir. Avukatlık sözleşmesinin belli bir hukukî yardımı ve meblâğı yahut değeri kapsaması gerekir. Yazılı olmayan anlaşmalar, genel hükümlere göre ispatlanır. Yasaya aykırı olmayan şarta bağlı sözleşmeler geçerlidir. Avukatlık ücret tavanını aşan sözleşmeler, bu Kanunda belirtilen tavan miktarında geçerlidir. İfa edilmiş sözleşmenin geçersizliği ileri sürülemez. Yokluk halleri hariç, avukatlık sözleşmesinin bir hükmünün geçersizliği, bu sözleşmenin tümünü geçersiz kılmaz.’’

2. Yükümlülüğün Tanımı

Yükümlülük, bir borç ilişkisi kapsamında tarafların yerine getirmek zorunda oldukları, yerine getirilmediği takdirde sorumluluğa yol açacak, kanundan, sözleşmeden veya objektif iyiniyet kurallarından doğan, borç ilişkisinin doğası gereğince yerine getirilmediği takdirde borcun hiç ifa edilmemesine, eksik veya ayıplı ifa edilmesine yol açan davranışlar olarak tanımlanabilmektedir. 

II. Avukatın Müvekkile Karşı Yükümlülükleri

1. Avukatın Aydınlatma Yükümlülüğü

Aydınlatma kelime olarak “karanlığı giderip görünür duruma getirmek, ışıklandırmak” ve “bir sorun üzerine bilgi vermek” anlamı taşır. Hukuki anlamda aydınlatma kavramı, kişilerin hukuki işlem yapıp yapmama iradesi etkileme ihtimali olan ve bilinmesinde fayda görülen hususların, olumlu ve olumsuz yönleriyle birlikte, anlaşılır bir şekilde ortaya konulması anlamlarında kullanılmaktadır.

Avukat, iş sahibini, açılacak davanın riskleri ve avantajlı yönleri hakkında mümkün olduğunca objektif biçimde aydınlatmakla yükümlüdür. Aydınlatma yükümlülüğünün kaynağı kanun veya dürüstlük kuralıdır. Avukatın aydınlatma yükümlülüğü aslında dürüstlük kuralından kaynaklanmaktadır. Avukat, kendisine vekaletname verilen mesele ile ilgili hukuki olayı tespit ve teşhis etmelidir. Avukat, müvekkille görüşme yapmaya zaman ayırmalıdır, çünkü meselenin aydınlatılmasını müvekkilden aldığı bilgilerle gerçekleştirir. ‘’Avukatın aydınlatma yükümlülüğü ile müvekkilin bilgi verme yükümlülüğü sıkı bir karşılıklılık içindedir.’’ 

Avukat, görüşünü açık bir biçimde ve müvekkilinin anlayabileceği tarzda dile getirmelidir. Olayla ilgili hiçbir şeyi gizlememelidir. ‘’Türk hukuk öğretisinde 1990’lı yıllarda bu yükümlülük ismen belirtilmiştir.’’ Avukat, müvekkilin eksik bilgi vermesinin nelere yol açacağını ona açıklamalıdır.

Aydınlatma yükümlülüğünün kapsamı, somut olayın özelliklerine göre belirlenmektedir. Avukat müvekkile sorularını bizzat sormalıdır. Ayrıca bir inceleme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Aydınlatma hukuki bilgiyle ilgili olmalıdır. Hukuk bilgisi dışındaki bilgiler hakkında avukat bilgilendirme yapmak zorunda değildir. ‘’Sürmekte olan bir davada vekalet görevinin üstlenilmesi halinde, avukat davanın durumuna ilişkin müvekkilin verdiği bilgiye güvenemez; davanın durumunu değerlendirmesi gerekir.’’ Bazı durumlarda avukatın ilgili bilgileri elde etmek için tapu sicili, diğer siciller ve belgeleri incelemesi gerekebilmektedir.

Avukat meseleyi sadece müvekkili için değil aslında kamu görevi ve karşı taraf için de aydınlatmaktadır. ‘’Kural olarak avukat, müvekkilinin vermiş olduğu bilgilerin doğruluğuna güvenmekte haklı sayılmaktadır.’’

Verilen bilgilerden emin olmak için ayrıca araştırma yapmak aydınlık yükümlülüğüne dahil değildir. Avukatın aydınlatma yükümlülüğünün kapsamı dışında kalan durumları; avukatlık sözleşmesine konu olamayacak işlerle hakkındaki bilgiler, iş sahibinin iradesini etkileme ihtimali olmayan bilgiler, iş sahibinin aktarmadığı hususlara ilişkin bilgiler ve hukuk ilmine dahil olmayan bilgiler olarak ayırabiliriz.

2. Sadakat Yükümlülüğü

A. Genel Olarak Sadakat Yükümlülüğü

‘’Sadakat yükümlülüğünde, gerek vekalet görevinin yerine getirilmesi sırasında, gerek vekalet görevi bittikten sonra, avukatın kendisine duyulan güvene uygun biçimde müvekkilin menfaatlerini korumakla yükümlüdür.’’ ‘’Vekil, yükümlülüğünü müvekkilin yararına olacak davranışlarda bulunmak ve ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak suretiyle yerine getirmektedir.’” Avukat ile müvekkil arasında özel bir güven ilişkisi bulunduğu için avukatın belli sorumlulukları ve yükümlülükleri söz konusudur.

Müvekkilin avukatına çok fazla güvenmesi, avukata, sorumluluklar yüklemektedir. Sadakat yükümlülüğü, özellikle her iki tarafa hizmet ve taraf değiştirme yasaklarının, sır saklama yükümlülüğünün, müvekkili ihtilaf konusunda bilgilendirme, talimatların gerektirdiklerini yapma ile vekalet görevinin ifası için veya ifası dolayısıyla alınanları iade ve müvekkile hesap verme yükümlülüklerinin temelini oluşturur.

Avukat, kişisel menfaatlerini dikkate almamalı ve müvekkilinin menfaatlerini de düşünerek hareket etmeli, müvekkilin menfaatlerine zarar verecek davranışlarda bulunmamalıdır.

B. Avukatın Vekalet İlişkisine Girmekten Kaçınma Yükümlülüğü

Avukatlık Kanunu’nun 38. Maddesi, avukatın aynı işte menfaati zıt bir tarafa avukatlık etmiş veya mütalaa vermiş olması halinde, kendisine yapılan vekalet teklifini, önceden yargıç, hakem, Cumhuriyet Savcısı veya memur olarak el koymuş olduğu meseleye ilişkin vekalet görevine dair teklifi ve kendisinin düzenlediği bir senet veya sözleşmenin hükümsüzlüğünü ileri sürmek durumunda kalacaksa, yapılan iş teklifini reddetmek zorunda olduğunu belirtmiştir. Bu hallerde avukatın işi kabulden kaçınma yükümlülüğü bulunmaktadır. ‘’Avukat, açıkça yasal olarak yasaklanmış bir hususta, kendisine hukuki yardım için başvurulmuş olması halinde veya hileli amaçların izlendiği işlemlerde kendisine birlikte çalışma teklifinde bulunulduğu takdirde, vekalet teklifini reddetmelidir. Avukatlar da YBK. m. 502’ye tabi sayıldıklarından kendisine iş teklifi ulaştıktan sonra bu icabı hemen reddetmedikçe kabul etmiş sayılırlar.’’ 

‘’Avukatın 38. Maddede sayılmış sebeplerle söz konusu kaçınma yükümlülüğünü ihlal ederek yaptığı avukatlık sözleşmesinin, medeni hukuk bakımından hüküm doğurup doğurmayacağı tartışmalıdır.’’ Sadakat yükümlülüğünü ihlal eden her avukatlık sözleşmesi geçersiz değildir. Ancak, ihlal eden avukat bakımından gerek özel hukuk gerek ceza hukuku gerekse meslek hukukuna ilişkin yaptırımlar söz konusu olur. ’’Vekalet ilişkisine girmekten kaçınma yükümlülüğü müvekkili koruma amacı taşıdığından sözleşmenin müvekkil lehine geçerli sayılması uygun olacaktır.’’

C. Çatışan Menfaatleri Temsil Etmekten Kaçınma Yükümlülüğü

Avukat aynı hukuki uyuşmazlıkta menfaatleri çatışan tarafları temsil edemez. Böyle bir durumda sadakat yükümlülüğünü ihlal etmiş olur. Çift tarafı temsil etmesi, meslek hukuku bakımından da uygun değildir. ‘’Avukatlık sözleşmesi geçersiz sayılmasa da hem ceza hukuku ve meslek hukukuna özgü yaptırımlarla karşı karşıya kalabilir hem de müvekkiller bundan dolayı zarar görürlerse bunu tazmin etmesi gerekebilmektedir.’’

Bu yükümlülük danışma şeklindeki avukatlık faaliyeti için çok keskin değildir. Fakat avukatın bu sırada bir tarafı diğerine tercih ettiğine dair davranışta bulunmaması gerekir. Genel görüşe göre, ortak avukatlık bürosu şeklinde birlikte çalışan avukatlar da aynı davada menfaatleri çatışan iki tarafı temsil etmemesi gerekir. Avukatın başka bir vekalet teklifi aldığı zaman değerlendirme yapması ve temsil etmekte olduğu kişinin menfaatleri zarar görecekse, vekalet teklifini reddetmesi gerekir. ‘’Çifte temsil, mahkemenin yanıltılması tehlikesini de beraberinde getirir.’’

‘’Davaya vekâlet ehliyetine sahip olmanın dava şartı olduğu ve bir anlaşmazlıkta taraflardan birine hukuki yardımda bulunan avukatın, yararı çatışan öbür tarafın vekaletini alamayacağı, hiçbir hukuki yardımda bulunamayacağı, ortak büroda çalışan avukatların da, yararları çatışan kimseleri temsil etmemek kuralı ile bağlı oldukları açık olup, bu kural, karı-koca olan avukat taraf vekilleri için de geçerlidir.’’ Müvekkilinin menfaatlerini korumak için avukatın bu yükümlülüğü mutlaka yerine getirmesi gerektiği ortadadır.

D. Taraf Değiştirmekten Kaçınma Yükümlülüğü

Avukatınaynı ihtilafta önce bir taraf için daha sonra diğer taraf için faaliyette bulunmaması gerekir. Avukatın olası bir dava için bir tarafa danışmanlık edip, ondan talimatlar alması ve daha sonra diğer tarafı ihtilafta temsil etmesi de asla avukatlık etiğine uyacak bir durum olamaz. Bu yükümlülük müvekkilin tüzel kişi olması halinde de söz konusudur.

3. Avukatın Özen Yükümlülüğü

Avukatın uyması gereken yükümlülüklerin içinde en önemlilerinden biri de özen, doğruluk ve güven içinde görev yapmaktır. Avukat üstlendiği vekalet görevini özenle yerine getirmekle yükümlüdür. ‘’Vekil, sonucun elde edilememesinden değil, bu sonuca ulaşmak için yaptığı faaliyeti özenle yapmamasından sorumludur.’’

Avukatlık Kanunu’nun 34’üncü maddesinde şu genel kural yer almaktadır: “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.”

Borçlar Kanunu’nun 506. Maddesine göre ‘’Vekil, müvekkile karşı vekaleti iyi surette ifa ile mükelleftir.’’ ‘’Öğretide avukatın özen yükümlülüğünün belirlenmesinde onun özel durumlarının esas alınacağı belirtilmektedir.’’ ‘’Vekalet görevinin gerçeğe uygun, güvenilir ve özenli ifası, Borçlar Kanunu’nun 508.maddesindeki müvekkile hesap verme ve evrak iadesi konusundaki yükümlülükleri de kapsar şekildedir.’’ Avukatlık Kanunu’nun 34.maddesi, avukatın üstlendiği vekalet görevini özenle yerine getirmekle yükümlü olduğunu hükme bağlamıştır.

Özen yükümlülüğünde, vekil deneyimleri doğrultusunda elinden gelen özeni göstermeli ve başarılı sonucu engelleyecek davranışlardan kaçınmalıdır. Avukatlık Kanunu’nu, Borçlar Kanunu’nun vekalet sözleşmesine ilişkin hükümlerine oranla özel hüküm niteliğinde olduğundan, uygulanma önceliği taşır. 

Avukatın danışma ve temsil şeklindeki faaliyetlerini özenle yerine getirmesi, hukuki inceleme yükümlülüğüne bağlıdır. Sürelerin mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulacağı veya yargıcın, savcının görevleri gereği bunları dikkate alacağını düşünerek inceleme ve kontrol yapmamış olmak, avukatın sorumluluğunu doğurur. 

Avukat, kanunu bilmek zorundadır. Avukatın hem kanunları hem de yargısal kararları bilmesi gerekmektedir. Avukat ilgili kanun hükümlerinin yanı sıra konuya ilişkin öğreti ve uygulamadaki gelişmeleri de izlemek ve kullanmak zorundadır. ‘’Avukatın Yargıtayca bozulduğunu bildiği bir karara dayanarak takip yapmasının ve bu takiple ilamın onaysız fotokopisini kullanması da özen yükümlülüğüne aykırılığa bir örnektir.’’

Avukat, amaca ulaşmayı sağlayacak birden fazla hukuki yolun bulunması halinde, kendi hukuki görüşüne uygun olanı bildireceği gibi yargısal kararlarla bilimsel çalışmalarda ifade edilmiş başarı olasılığı yüksek olan diğer yolları da müvekkiline bildirmelidir.

‘’Avukat, müvekkilinin menfaatlerini olabildiğince rizikosuz ve en güvenilir yolu takip ederek gerçekleştirmelidir.’’ ‘’Uzmanlaşma, daha özenli bir hukuk hizmetinin beklenmesi sonucunu yaratır.’’ Avukat, yanında çalıştırdıklarının seçimi ve onların işlerini özenle görmelerini sağlama bakımından da özen yükümlülüğü altındadır. Avukatın hatası dosyayı iyi bilmemekten veya dosyadaki önemli ayrıntıları gözden kaçırmaktan kaynaklanıyorsa avukatın sorumluluğu söz konusudur.

4. Avukatın Edimini Şahsen Yerine Getirme Yükümlülüğü

Avukat üstlendiği işi bizzat kendisi yapmakla yükümlüdür. ‘’Meslek açısından şahsen ifa yükümlülüğü söz konusu olurken; özel hüküm niteliğinde olan Avukatlık Kanunu’nun 171. maddesi uygulama alanı bulacak ve Borçlar Kanunundaki düzenleme ile karşılaştırması yapılacaktır.’’ 171. maddeye göre ‘’avukat, üzerine aldığı işi kanun hükümleri ve yazılı sözleşme şartlarına göre sonuna kadar takip eder. Vekaletnamede avukat başkasını tevkile yetkili kılınmış ise, yazılı sözleşmede aksine hüküm bulunmadıkça, işi başka bir avukat ile birlikte veya başka bir avukata vererek takip ettirebilir.’’ Bu madde tevkil imkanını sadece vekaletnamede tevkil yetkisi bulunması hali ile sınırlamaktadır. Bu yetkiyle bir diğer avukatın yaptığı işlemler alt vekil olarak yapıyor sayılmaktadır. Tevkil eden avukat, üstlendiği vekaletname görevini yerine getirmek borcuna girmiştir. ‘’Tevkil eden avukat, tevkil ettiği meslektaşının kusurlarıyla meydana getirdiği zarardan onunla birlikte müteselsilen sorumludur. Avukatın yerine davaya giren meslektaşı alt vekil veya ikame vekil durumundadır.’’

Noter, başkasını tevkil etmek isteyen vekilin, bu konuda yetkisi olup olmadığını resen araştırmak zorundadır. Vekilin, vekaletnamesinin aslı veya kendisi tarafından onaylı örneğini notere vermesi gerekir. 

5. Vekaletten Uygun Olmayan Zamanda Çekilmekten Kaçınma Yükümlülüğü

Avukat kural olarak üstlendiği işi sonuna kadar takip etmek ve müvekkiline bilgi vermekle yükümlüdür. Ancak avukat-müvekkil ilişkisi özel bir güven ilişkisine dayandığından avukat sebep göstermeden vekaletten çekilebilmektedir. Müvekkil de sebep göstermeden avukatını azledebilmektedir. Fakat avukat bu hakkını doğru zamanda kullanmak zorundadır bu da sadakat yükümlülüğünden kaynaklanmaktadır. Vekaletten çekilme, müvekkilin menfaatlerini kendi koruyabilmesi veya bir başkasını vekil tayin etmesi mümkün olan bir zamanda olmalıdır. ‘’Ancak müvekkil, avukatıyla olan güvenini sarsacak bir tutum ortaya koymuşsa, vekalet görevini yürütmek avukatın onuruna zarar vermekteyse, ilişkinin devamı ondan beklenemeyecekse, avukat davanın her aşamasında vekaletten çekilme hakkına sahiptir. Özellikle kanuna, ahlaka aykırı olan ve iyiniyet bakımından iki taraftan birini sözleşmenin gereğini yerine getirmemekte haklı gösteren bir durum varsa o zaman avukatın her aşamada vekaletten çekilebileceğini kabul etmek gerekir. Avukat bu gibi durumlarda tam ücrete hak kazanacaktır.’’

Avukatlık Kanunu madde 37’ye göre; avukat teklif olunan işi sebep göstermeden reddedebilmektedir. Ancak bu red gecikmeksizin iş sahibine bildirilmelidir.

6. Müvekkil Talimatları Dairesinde Vekalet Görevinin Yürütümü Yükümlülüğü

Avukatlık sözleşmesi, müvekkile avukatının iş görme borcunu nasıl yerine getireceği konusunda talimat verme hakkı verir. Vekalet sözleşmesinde talimat, bir tür yol gösterme olarak düşünülebilmektedir. ‘’Avukatın hareket serbestisini sınırlayan, müvekkil talimatlarıdır.’’

Müvekkilden yönlendirici genel talimatlar vermesi beklenebilmektedir. Çünkü hukuk bilgisi avukatınki gibi yeterli olmayacağından ayrıntılı talimatlar vermesi pek söz konusu değildir. Avukat, mevcut bilgileri kendi doğru gördüğü şekilde değerlendirecektir. Bu kuralın istisnaları da söz konusudur. ‘’Örneğin avukatın haksız veya dürüstlüğe aykırı ya da hukuka aykırı olan talimatla hareket etme zorunluluğu söz konusu değildir. Böyle bir durumda müvekkil uyarılmalı, ısrar etmesi durumunda talimatlara avukatın uyması gerekmediği gibi aynı zamanda vekalet sözleşmesinden haklı olarak çekilme hakkı tabi ki mevcuttur.’’

BK 505. maddeye göre vekilin müvekkilden izin alma olanağı bulunmayıp da, böyle bir olanak olsaydı dahi, müvekkilin izin vereceğinin açıkça belli olduğu durumlarda müvekkil talimatlarından sapılabilmektedir. Bunun müvekkil menfaatlerine zarar verme tehlikesi taşımaması gerekir.

Esas olarak avukat müvekkilin talimatı olmaksızın herhangi bir girişimde bulunamaz. Bu kural, müvekkilin menfaatlerini, isteklerini hukuki ve mali yönden önemli ölçüde etkilemesi söz konusu olan dava açılması, aleyhe açılmış davanın kabulü, sulh akdolunması, müvekkilin niyetine ters düşebilecek bir ödeme süresi uzatımı, kanun yoluna veya cebri icra tedbirlerine başvurma gibi önlemler ve atılacak adımlar bakımından mutlaktır.

Avukatın vekalet işini kendi kararlarıyla yürütme gibi bir sorumluluğu yoktur. Avukatın, meseleyi hukuken aydınlatma ve müvekkilini bilgilendirme yükümlülükleri vardır. Nasıl hareket edileceği konusunda son karar müvekkilindir. ‘’Fakat avukatın müvekkili için zararlı sonuçlar doğuracağı açık olan talimata uymaması gerektiği söylenebilmektedir. Olumlu sonuç vermeyeceği çok açık olan kanun yollarına müvekkili ısrar etse de avukatın müracaat etmemesi gerekir.’’

‘’Süre kaçırılacak korkusuyla başarı şansı yeterince araştırılamadan kanunyolu başvurusu yapılmışsa, sonradan yapılan araştırma sonucu başarı şansı bulunmadığı ortaya çıkarsa, müvekkil derhal bilgilendirilerek kanunyolu başvurusundan feragat edilmesi gerektiği bildirilmeli ve müvekkil ısrar ederse, vekalet görevinden çekilinmelidir.’’

7. Müvekkil Menfaatlerini Koruma ve Savunmada En Güvenilir Usulün İzlenmesi Yükümlülüğü

En güvenilir yolun izlenmesinden bahsedilebilmesi için, başvurulabilecek başka ama daha tehlikeli yolların da bulunması gerekmektedir. ‘’En güvenilir yol, avukatın birden çok olanak arasında tercih yapmak durumunda olmaksızın güvenlik ve mükemmeliyeti en üst düzeyde aramak zorunluluğunu ifade eder. Bu yükümlülük özen yükümlülüğüne dayandırılmış ve yükümlülük ihlallerinde her somut olayda avukat yükümlülükleri saptanıp ona göre belirlemek daha uygun olacaktır.’’

En güvenilir yol ilkesinin uygulanabilmesi somut olayda güçtür. Sadece davalar bakımından değil hukuki işlemi gerçekleştirirken de müvekkil menfaatleri bakımından daha emin ve amaca uygun olan yolun önerilmesi gerekir.

8. Avukatın Müvekkiline Yol Gösterme ve Tavsiyede Bulunma Yükümlülüğü

Avukat, yapılacak hareketin doğuracağı sonuçlar ve ekonomik riskler konusunda müvekkili aydınlatmakla yükümlüdür. Pratik sonuçların da hesaba katılması gerekir. ‘’Avukat, hukuk kurallarının arkadan dolanılması niteliği taşıyan tavsiyelerde bulunamaz.’’

Danışma faaliyeti de ücrete tabidir ve ücretsiz danışma faaliyetinde bulunmak meslek hukukuna aykırıdır. ‘’Avukatlar arası rekabet ortamını zedeleyeceği gerekçesiyle danışma faaliyetinin de ücret mukabili ifa edilmesi esastır.’’

Davanın başarı olasılığına ilişkin avukatın düşünceleri ve verdiği bilgiler avukatın başarıyı garantileyeceği şeklinde anlaşılmamalıdır. Avukat başarı garantisi veremez. Başarı ihtimali azsa o zaman avukat bunu müvekkile söylemelidir. Yargısal kararlarda ve öğretide kesinlik kazanmış olmayan ama müvekkil lehine olan bir hukuki görüşe göre hukuksal zemini oluşturması avukatın yükümlülüğüdür. Başarı şansı düşük olduğu durumda müvekkil aydınlatılarak dava açılıp açılmaması konusunda karara varılmış ve bunun sonucunda avukat müvekkilini temsilen dava açmışsa, yükümlülüğünü ihlal ettiğini söyleyemeyiz.

Rakam çok net olmasa da genel anlamda mahkeme işlerinin ve onu temsil eden avukatın faaliyetinin belli bir masraf gerektireceğini müvekkilin bildiğini varsayarız. Dava açıp açmamak bakımından dava masrafının net olarak bilinmesinin müvekkil bakımından gerekli olduğu hallerde, avukatına bunu soracak ve öğrenecektir. Müvekkilden bu yönde talep gelmişse o zaman avukatın müvekkilini masraf konusunda bilgilendirmesi gerekir. Ayrıca açılan dava kazanılsa bile davalının ödemesine karar verilen parayı ödeyecek mali gücü olmadığı biliniyorsa bu durumu da müvekkile bildirmek gerekmektedir. ‘’Daha emin yolun seçilmesi konusundaki yükümlülük, masraf bakımından daha avantajlı yolun seçimini de içerir.’’ 

Birçok uyuşmazlık dava öncesinde veya sırasında sulhen yani anlaşma ile sonlanabilmektedir. Avukatın, uyuşmazlığın sulhen çözümünü hedefleyen kurumların veya arabuluculuğun bulunduğu hallerde, çözüm üretilmesi yoluna gidilmesi konusunda da istişarede bulunmakla yükümlü olduğu bu konuda da bazı görevlerin avukata düşer. Avukatın müvekkili ile durum değerlendirmesi yapması ve sulhen sonuçlanmasının avantajları ve dezavantajları konusunda müvekkili bilgilendirerek ona yol göstermesi gerekir. Ancak son söz müvekkil tarafından söylenir. Avukat, sulh görüşmelerinde müvekkil menfaatlerini aktif biçimde koruyarak mümkün olduğunca onun menfaatine uygun olan sulh yapılmasını sağlamakla görevlidir. 

Avukat, müvekkilin kaçınılması mümkün olan tehlikeler ve sakıncalı durumlardan korunması için gereken önlemleri almasını söylemeli ve önermelidir. ‘’Müvekkilini gereksiz girişimlerde bulunmaktan korumak vergi hukuku, mali hukuk gibi konularda yol göstererek tavsiyelerde bulunmak da onun istişare görevi kapsamı içinde kalmaktadır.’’

9. Avukatın Üstlendiği Her İş İçin Dosya Tutmak Yükümlülüğü

Avukatlık Kanunu’nun 52.maddesine göre avukat üzerine aldığı her iş veya yazılı mütalaasında başvurulan her husus hakkında dosya tutmakla yükümlüdür. 53.maddesi ise, yaptığı görüşmelerden gerekli gördüklerini bir tutanakla tespit etmek yükümlülüğü yükler. Sorumluluk ve ücret meselelerinde delil teşkil eden dosya ve tutanakların özenle tutulması, müvekkilin de avukatın da yararına olmaktadır.

‘’Avukat kendisine verilen belgeleri, işin sona ermesinden itibaren üç yıl süre ile saklamakla yükümlüdür. Buna karşılık, avukat söz konusu belgelerin geri alınması için iş sahibine yazılı bildirimde bulunmuşsa, saklama yükümlülüğü bildirim tarihinden itibaren üç aydır. (AK 39/1) Buna karşılık yapmış olduğu masraflar ve avukatlık ücreti kendisine ödenmemiş olan avukat, elinde bulunan evrakı iadeyle yükümlü değildir. Avukatın bu hakkı, AK 39’un kenar başlığında hatalı olarak “hapis hakkı” olarak nitelendirilmiştir.’’

‘’Avukat kendisine teslim edilen her türlü değerli eşyayı, parayı, kıymetli evrakı olası ziya ve tahrip olma tehlikelerine karşı en iyi şekilde korumak ve bunları istek halinde en kısa zamanda iş sahibine iade etmekle yükümlüdür.’’

‘’Dosya tutma yükümlülüğü, aynı zamanda avukatın avukatlık sözleşmesinden doğan bir yan yükümlülüğüdür. İster müvekkil ister üçüncü kişiden elde edilmiş olsun üstlenilen işle ilgili tüm belgeler, düzenli şekilde korunmalıdır.’’

Avukatlık Kanunu’nun 39. Maddesine göre; ‘’Avukatlık ücreti ve yapmış olduğu giderler kendisine ödenmedikçe, elinde bulunan evrakı geri vermek yükümlülüğü yoktur.’’ Buradan avukatın ücreti ve yapmış olduğu giderler ödendiğinde davayla ilgili olarak elinde bulundurduğu evrakı iade etmekle yükümlü olduğunu anlayabiliriz.

Üstlendiği işle ilgili olarak avukatın tutmuş olduğu notlar, hazırladığı taslaklar avukata ait olduğu için bunları müvekkil talep edemez. Bunların maliki avukattır.

‘’Dava devam etmekteyken müvekkil avukatını azleder ve bir başka avukat davanın geri kalan kısmı için görevlendirilirse, azlolunan avukatın evrakı iade etmesi gerekir. İadesi gereken evrakın müvekkili iadesi masraf gerektirmekteyse ve avans da vermemişse, avukatı bununla yükümlü değildir.’’ 

A. Elinde Bulundurduğu Evrakı Saklama Yükümlülüğü

Avukatlık Kanunu madde 39’a göre; ‘’Avukat, kendisine tevdi olunan evrakı vekaletin sona ermesinden itibaren üç yıl süreyle saklamakla yükümlüdür.’’ Saklama yükümlülüğünün kapsamına iadesi gereken evrak dahildir. Saklama süresinin bitiminde imha ederken sır saklama yükümlülüğünün ihlal ve imhadan sonra okunabilir olmamasına özen gösterilmesi gerekmektedir.

B. Elinde Bulundurduğu Evrakı Müvekkilin İncelemesine Katlanma Yükümlülüğü

‘’Müvekkil dosya evrakını inceleme hakkına sahiptir. Avukat, iade ile yükümlü olduğu evrakın müvekkilce incelenmesine katlanmakla yükümlüdür.’’ 

10. Avukatın Hesap Verme Yükümlülüğü

Müvekkilin, avukatının işi nasıl yürüttüğünü bilmeye hakkı vardır. Hesap verme borcu, genellikle bilgi verme yükümlülüğü olarak kendini gösterir ve bu yükümlülük, avukatlık sözleşmesinin kurulmasıyla ortaya çıkar. Eğer avukat gerekli görürse, müvekkilin talebi olmasa da bilgi verir.

Müvekkilin birden fazla işini takip eden avukat, üstlendiği her işin bitiminde müvekkile hesap vermelidir. Ancak müvekkil önceden gerek olmadığına dair muvafakat vermişse, her işin bitiminde hesap vermesi gerekli değildir.

11. Avukatın Sır Saklama Yükümlülüğü

A. Genel Olarak Sır Saklama Yükümlülüğü

Avukatlık sözleşmesi çerçevesinde avukatın sözleşme tarafı olan müvekkiline karşı sır saklama yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülük dava sona erdikten sonra da devam eder.

Sır himayesi, sadece işlem veya yürütülen işin ayrıntılarını kapsamaz; konuşulan ve hukuki sorunu oluşturan olayı, görevlendirilme tarzını da kapsar. Aslında bir hususun sır olup olmadığını belirleyen sırrın ait olduğu kişinin iradesidir. Sırrın objektif unsuru aleni olmamasıdır. Herkesçe bilinenler sır olamaz. Avukatlık meslek sırrı, mesleğini icra ederken edindiği ve müvekkilinin gizli bir başka deyişle herkesçe bilinmeyen yaşam alanını ilgilendiren hususlardır. Avukatlık Kanunu madde 36 gereğince açıklanması yasak olan sır, açıklanması toplum içinde müvekkilin zarara uğramasına sebebiyet verecek olan veya maddi menfaatlerini haleldar edecek veya etmese bile müvekkilin özenle sır saydığı konu olarak tanımlanmıştır. Bu, sözleşmesel nitelik arz eden sırrın saklanması yükümlülüğüdür.

‘’Sır, mesleği icra sırasında öğrenilmeli ve meslekle doğrudan bağlantılı olmalıdır. Avukat-müvekkil ilişkisi vasıtasıyla öğrenilmiş fakat belirli bir şahısla ilgili anlaşılabilir olmayan bilgilerin ifşa edilmesi halinde mesleki sır saklama yükümü ihlal edilmiş olmamaktadır. Buna göre, avukat müvekkiline karşı sadakat yükümlülüğünü ihlal etmeksizin, tarafların ismini söylememek kaydıyla bir olayı üçüncü kişi ile tartışabilmektedir. Burada üçüncü kişinin belirli bir maddi durumu veya belirli bir tarafı anlayamayacak ya da tanıyamayacak olması gerekir.’’ 

‘’Avukat stajyerleri ve avukatların yanında çalıştırdığı kişiler de sır saklamakla yükümlüdür. Avukat sır saklama yükümlülüğü sınırlarını sır teşkil eden hususun açıklanması zorunluluğu söz konusu olduğunda bulur. Müvekkil sırlarının açığa vurulması savunma temel hakkının zedelenmesi tehlikesini de barındırır. Sır saklama yükümlülüğü, müvekkilin avukata güven duymasını, yaşadığı uyuşmazlıkla ilgili tüm bilgileri çekinmeksizin avukata anlatabilmesini sağlar. Müvekkilin politik görüşü, işletmesi, iş ilişkileri ve vergiyle ilgili hususları da meslek sırrı kapsamındadır. Avukat, müvekkilin yakınlarına, mirasçılarına, diğer avukatlara ve idari makamlara karşı müvekkilin sırlarını saklamalıdır.’’

B. Avukatın Meslek Sırrıyla Bağlılıktan Kurtulabilmesi

a. Müvekkilin Rızası

Avukatlık Kanunu 36. maddeye göre, müvekkilin rıza göstermiş olması avukatı sır saklama yükümlülüğünden kurtarır. Rızanın geçerli olabilmesi için kişinin kendi hür iradesiyle kararı vermiş olması gerekir. Müvekkilin rızasını zımnen de ortaya koyması yeterlidir. 

Müvekkil tam ehliyetli değilse, sırrın korunması kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğundan yasal temsilcinin rızası geçerli sayılmamaktadır. İstisnası ise; malvarlığına ilişkin konulardaki rızasının geçerli olmasıdır.

‘’Müvekkilin rızası, avukatı sır saklama konusundaki yükümlülükten kurtarmakla beraber tanıklık yapmak konusunda yükümlülük altına da sokmaz. Sırrın açığa vurulmasının istenen sonucu vermeyeceğinin belli olduğu bir durumda, avukat müvekkilini aydınlatmalıdır.’’ Sadakat yükümlülüğü müvekkilin ölümünden sonra da devam eder. Ancak ölen müvekkil ölümünden önce avukatı sır saklama yükümlülüğünden kurtarmışsa o zaman sır saklama yükümlülüğü kalkmaktadır. Fakat bu durumda dahi avukat tanıklık yapmaktan kaçınabilmektedir.

b. Iztırar Hali

Taammüden işlenen ağır cezayı gerektiren suçlardan haberdar olmuş müdafiin bunu açıklaması gerekip gerekmediği tartışmalıdır. Bir görüşe göre ihbar yükümlülüğü bulunmaktadır. Kişinin meslek sırrı kuralına dayanarak Anayasa ile kurulu düzeni yıkmak konusunda hakkı bulunmadığı gerekçesine dayanan aksi yöndeki görüş, savunma mesleğinin niteliğine ve savunma hakkına ve sır saklama yükümlülüğünün aynı zamanda kamusal menfaatleri esas aldığı hususuna uygun değildir Sungurtekin’e göre. Meslek gereğinin yerine getirilmesi, Ceza Kanunu madde 279’u ihlalin sebebi olarak hukuka uygunluk sebebi oluşturur.

Ancak sadece küresel anlamda mücadele edilmesi gerektiğini ve mücadelenin zorunluluk ve ivedilik gerektirdiğini düşündüğümüz terör, organ mafyası, insan ticareti gibi suçlarla mücadelede, mesleki sırların saklanması yükümlülüğünün geri plana alınabileceğini düşünmekte Sungurtekin. Ancak bu ihbar yükümlülüğü olduğu anlamına gelmez. Söz konusu suçlar, yaşam hakkı, vücut bütünlüğünün korunması ve mülkiyet hakkı gibi temel insan haklarına yönelmiş olup bunların korunmasına dair üstün değerler karşısında avukatlık meslek sırrının geri plana alınmasının mümkün olduğu görüşünde.

c. Avukatın Özel Hukuka Dayanan Tazminat İstemi, Ceza Hukukuna Dayanan Yaptırım veya Meslek Hukukuna Özgü Disiplin Cezası Tehdidi Altında Bulunması

Özel hukuka dayanan tazminat istemine muhatap olan veya ceza hukukuna dair yaptırıma uğraması muhtemel ya da meslek hukukuna özgü disiplin cezası tehdidi altında olduğu hallerde, avukatın meslek sırrını saklamakla yükümlü olduğunda ısrar eden müvekkilin, bu tutumu hileli sayılmalı ve avukat bu çerçevede sır saklama yükümlülüğünden kurtulmuş kabul edilmelidir. ” 

Sır saklama yükümlülüğü ve tanıklık yapmak ve bilgi vermekten kaçınma hakkı, dosya evrakını gizli tutma hakkını da avukata verir. HMK 219’a göre kanunda belirtilen belgeleri taraflar ve vekili olan avukat mahkemeye ibrazla yükümlüdür ve bu yükümlülüğünü yerine getiren avukatın sır saklama yükümlülüğünü ihlal ettiği de söylenemez. ‘’Sır saklamakla yükümlü olan avukatın faili olmadığı bir suç sebebiyle kovuşturulmakta olması halinde, artık meslek sırrı ile bağlı olmadığını kabul etmemiz mümkündür.’

Bir ceza ya da hukuk davasına muhatap kalmış olan avukatın onun kendisini savunması bağlamında müvekkilinin sırrını açıklaması gerekebilmektedir. Ve bu durum müvekkilin muvafakatine bağlanamamaktadır. ‘’Ancak avukat bu durumda da savunma sınırlarını yine de aşmamalıdır. Gerekmeyen bir bilgiyi ifşa etmemesi gerekir.’’

Avukat Ece Deniz Vardar

İletişim

Bizi Arayın : +90 212 909 86 34

Mail Gönderin : info@ballawfirm.com

whatsApp →