CISG Kapsamında Ayıptan Sorumluluk

I. Birleşmiş Milletler Mal Satımına İlişkin Viyana Sözleşmesi (CISG)

Viyana Sözleşmesi (CISG), farklı devletlerde bulunan işyerleri arasındaki mal satımı sözleşmelerine uygulanmaktadır. İşyerlerinin bulunduğu devletlerin akit devletlerden olması durumunda veya milletlerarası özel hukuk kurallarının akit bir devletin hukukuna atıf yapması halinde Viyana Sözleşmesi uygulanmaktadır.

1980 yılında Viyana’da kabul edilmiş ve 01.01.1988 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye, 2011 yılında sözleşmeye taraf olmuştur. Sözleşmede satım sözleşmesinin kurulması, alıcı ile satıcının mal satım sözleşmesinden doğan hak ve yükümlülükleri düzenlenmektedir.

Toplam dört bölüm ve 110 maddeden oluşmaktadır. Birinci kısmında uygulama alanı ve genel hükümler, ikinci kısımda sözleşmenin kurulması, üçüncü kısımda malların satımı, dördüncü kısımda ise son hükümler düzenlenmektedir.

Taraflarca mal satım sözleşmesinde Viyana Sözleşmesinin uygulanmayacağı kararlaştırmadıkça işyeri farklı devletlerde bulunan taraflar arasındaki mal satım sözleşmelerine bu sözleşme uygulanmaktadır.

Viyana Sözleşmesi bazı mal satımlarında uygulanmamaktadır. Bunlar;

  • Kişisel veya ailevi ihtiyaç veya ev ihtiyacı için mal alınması,
  • Açık artırma yoluyla yapılan satımlar,
  • Cebri icra veya diğer kanun gereği yapılan satımlar,
  • Menkul kıymet, kambiyo senedi ve para,
  • Gemi, tekne, hava yastıklı taşıt veya hava taşıtı satımı,
  • Elektrik satımıdır.

Taraflarca sözleşmenin 12. maddesi hariç diğer maddelerinin uygulanmayacağı da kararlaştırılabilmektedir. 12’nci madde; “Taraflardan birinin işyeri, 96. madde uyarınca beyanda bulunmuş âkit bir devlette bulunduğu takdirde, satım sözleşmesinin kurulmasını, değiştirilmesini veya mutabakatla ortadan kaldırılmasını veya bir icabın, kabulün yahut diğer herhangi bir irade beyanının, yazılı şekilden başka şekilde yapılmasını mümkün kılan bu Antlaşmanın 11. ve 29. maddesinin veya II. Kısmının hükümleri uygulanmaz. Taraflar bu maddeye istisna getiremeyecekleri gibi maddenin etkilerini de değiştiremezler.” şeklindedir.

II. Viyana Sözleşmesine Göre Ayıplı Maldan Sorumluluk

1. Ayıp ve Sözleşmeye Aykırılık

Viyana sözleşmesinde ayıp kavramı yoktur. Onun yerine sözleşmeye aykırılık (lack of conformity) kavramı kullanılmaktadır. Satıcının yükümlülükleri arasında sözleşmeye aykırılıktan sorumluluk yer almaktadır. Sözleşmeye göre tarafların anlaştıkları ile satıcı tarafından teslim edilen mallar arasındaki herhangi bir
farklılık sözleşmeye uygun olmayan ifa anlamına gelmektedir. Malların kalitesi, miktarı, paketlemedeki her türlü farklılık sözleşmeye aykırılık olarak kabul edilmektedir.

35’inci maddede; “Satıcı, miktarı, kalitesi ve türü sözleşmede öngörülen malları, sözleşmede belirtilen paket veya muhafaza içinde teslim etmek zorundadır. Taraflarca aksi kararlaştırılmadığı takdirde, mallar ancak aşağıdaki hallerde sözleşmeye uygun sayılırlar:

a) aynı türden malların mutat olarak tahsis edildiği kullanım amacına uygun iseler;

b) sözleşmenin kurulması esnasında açıkça veya zımnen satıcıya bildirilen her türlü özel kullanım amacına uygun iseler; meğerki koşullardan, alıcının, satıcının bilgisine ve değerlendirmesine güvenmediği veya güvenmesinin makul olmadığı anlaşılsın;

c) satıcının alıcıya örnek veya model olarak sunduğu malların kalitesine sahip iseler;

d) ilgili türden mallar için mutat sayılan şekilde veya böyle mutat bir şeklin var olmadığı hallerde, malın muhafazası ve korunmasına uygun olan şekilde paketlenmiş iseler.

Alıcının sözleşmenin kurulması anında bildiği veya bilmemesinin mümkün olmadığı sözleşmeye aykırılıklardan satıcı, fıkra 2’nin (a) ilâ (d) bendleri çerçevesinde sorumlu değildir.” hükmüne yer verilerek sözleşmeye aykırı yani ayıplı mal düzenlenmektedir.

Viyana Sözleşmesinde ilk olarak mal satım sözleşmesi önemlidir. Sözleşmede malların uygunluğuna dair maddeler bulunuyorsa bunlar dikkate alınmaktadır. Eğer ki sözleşmede malların uygunluğuna dair madde bulunmuyorsa o zaman malın sözleşmeye uygun olarak kabul edilmesi için 35’inci maddeye göre aranan özelliklerin malda bulunması gerekmektedir.

2. Satıcının Sorumluluğu

Satıcının ayıptan sorumlu olması için;

  • Ayıbın hasarın geçişi anında mevcut olması,
  • Ayıbın önemli olması,
  • Alıcının ayıbı bilmemesi gerekmektedir.

36’ncı maddede; “Satıcı, hasarın alıcıya geçtiği anda mevcut olan sözleşmeye aykırılıktan, sözleşmeye aykırılık bu andan sonra belirgin hale gelmiş olsa dahi, sözleşme ve bu Antlaşma uyarınca sorumludur. Satıcı, fıkra 1’de belirtilen andan sonra ortaya çıkan ve malların belirli bir süre için, mutat amaçlarına veya belirli bir amaca elverişli kalacağı veya belirli nitelikleri veya özellikleri muhafaza edeceği konusundaki garantinin ihlâli de dahil olmak üzere herhangi bir yükümlülüğünün ihlâline dayanan sözleşmeye aykırılıktan sorumludur.” şeklinde satıcının sorumluluğu düzenlenmektedir.

Hasarın geçiş anı; sözleşme, ticari örf ve adet veya ticari uygulamalara göre tespit edilmektedir. Viyana Sözleşmesinde aslında ayıbın önemli olması gerektiği yazmamaktadır. Fakat doktrin ve Yargıtay tarafından ayıbın önemli olması gerektiği kabul edilmektedir.

Alıcı, malın ayıplı olduğunu bilmesine veya bilmek zorunda olmasına rağmen teslim aldıysa, ayıplı malı kabul ettiği anlamına gelmektedir. Bu durumda seçimlik haklarını kullanamayacaktır.

Eğer ki mallar teslim tarihinden önce teslim edilirse satıcı teslim tarihine kadar, eksik bölümleri veya eksik kalan miktarı teslim edebilecektir. Veya sözleşmeye uygun olmayan malları ikame eden yeni mallar teslim edebilmektedir. Bununla beraber malların diğer sözleşmeye aykırılıklarını giderebilmektedir. Fakat bu durumda dahi alıcının tazminat talep etme hakkı mevcut olacaktır.

3. Alıcının Muayene ve Makul Sürede Bildirim Yükümlülüğü

Sözleşmenin 38’inc maddesinde; “Alıcı, malları, koşulların izin verdiği ölçüde kısa bir süre içerisinde muayene etmek veya ettirmek zorundadır.” hükmüne yer verilmiştir. Muayene, alıcıya yüklenen bir külfettir.

Taraflar muayene yönetimi ve süresi konusunda anlaşma yapabilecektir. Muayene yerini ve yöntemini değiştirebilecektir. Ayrıca tarafların muayene külfetini tamamen kaldırılması da mümkündür. Muayenenin fark edilebilecek tüm ayıpları ortaya çıkarabilecek nitelikte olması gerekmektedir. Büyük miktardaki mal satımında, alıcı mallarının tümünü muayene etmek zorunda değildir. Örnek almaya yoluyla kontroller yapabilecektir.

Eğer ki alıcı, malları yeniden satacaksa malları satmadan önce muayene yaptırması gerekmektedir. Bununla beraber malları başka mallarla karıştıracaksa muayenenin karıştırılmadan önce yapılması gerekmektedir.

Viyana Sözleşmesinin 39’uncu maddesinde; “Alıcı, bir sözleşmeye aykırılık saptadığı veya saptaması gerektiği tarihten itibaren makul bir süre içinde satıcıya, sözleşmeye aykırılığı türünü de belirterek bildirmezse, bu sözleşmeye aykırılığa dayanma hakkını kaybeder. Her halde, alıcı, malların fiilen kendisine verildiği tarihten itibaren en geç iki yıllık bir süre içinde sözleşmeye aykırılığı satıcıya bildirmezse, bu sözleşmeye aykırılığa dayanma hakkını kaybeder; meğerki, bu süre sözleşmesel bir garanti süresiyle bağdaşmıyor olsun.” şeklinde alıcının bildirim yükümlülüğü düzenlenmektedir.

Makul süre, ticari teamüle, taraflar arasındaki uygulamaya, malın özelliklerine ve somut olayın bütün özelliklerine göre hesaplanmaktadır. Alıcının sözleşmeye aykırılığı saptaması gereken an ayıbın türüne de bağlıdır. Uygun bir muayene ile tespit edilebiliyorsa ihbar süresi, muayene süresinin sona erdiği andan itibaren başlamaktadır. Tespit edilemiyorsa ihbar süresi, aykırılığın tespit edildiği veya tespit edilmesi gereken andan itibaren başlamaktadır.

İhbarın geçerli olabilmesi için sözleşmeye aykırılığın türü de belirtilmelidir. Genel açıklamalar bildirim sayılmayacaktır. Ayıp ihbarı herhangi bir şekle bağlı değildir. Sözlü veya yazılı yapılabilmektedir. Ayıp ihbarının iletimindeki gecikme, hata veya ulaşmaması riski de satıcıya aittir.

En geç iki yıl içerisinde ayıp ihbarı yapılmalıdır. İki yıllık süre, hak düşürücü süredir. Mahkemece resen dikkate alınmaktadır. Alıcının ihbarı hiç veya gereği gibi yapmaması durumunda sahip olabileceği haklar kaybolmakta ve malları kabul etmiş sayılmaktadır.

Alıcının hak kaybının ise üç istisnası vardır.

  1. Sözleşmeye aykırılık, satıcının bildiği veya bilmemesinin mümkün olmadığı ve alıcıya açıklamadığı olgulara dayanıyorsa, alıcının ayıp ihbarda bulunmamış olması herhangi hukuki sonuç doğurmaz.
  2. Alıcının, gerekli bildirimi yapmama konusunda makul bir özrü varsa, semende indirim yapması veya yoksun kalınan kar dışındaki zararının tazminini talep etmesi mümkündür.
  3. Satıcı, ayıp ihbarının zamanında veya gereği gibi yapılmadığına ilişkin herhangi bir itirazda bulunmaktan feragat edebilmektedir.

III. Viyana Sözleşmesine Göre Ayıptan Doğan Haklar

1. Genel Olarak Alıcının Hakları

Satıcı, malları sözleşmeye aykırı bir şekilde ayıplı teslim ederse alıcının seçimlik hakları mevcuttur. Alıcı, bu seçimlik haklardan birini seçebilir. Ayrıca tazminat talep edebilecektir. Bu seçimlik haklar;

  • Aynen ifayı talep hakkı,
  • Satılanın ayıpsız bir benzerinin teslimini isteme hakkı,
  • Sözleşmeden dönme hakkı,
  • Ücretsiz onarım isteme hakkı,
  • Satım bedelinden indirim isteme hakkıdır.

Seçimlik haklar, tüm sözleşme ihlalleri ve bütün borçlar için geçerlidir. Alıcının bu haklarını kullanması için satıcıya süre vermesi gerekmemektedir. Fakat alıcı satıcıya isterse yükümlülüklerini ifa etmesi için makul uzunlukta ek bir süre tanıyabilmektedir. Bu süre içinde yükümlülüklerini ifa etmeyeceği konusunda satıcıdan bir bildirim almadıkça, alıcı, bu ek süre içinde, sözleşmeye aykırılık halinde sahip olduğu hukuki imkanlardan hiçbirine başvuramamaktadır. Ancak bu yüzden alıcı, gecikmiş ifa nedeniyle tazminat talep etme hakkını kaybetmemektedir.

2. Aynen İfayı Talep Hakkı

Sözleşmenin 46’ncı maddesinin birinci fıkrasında; “Alıcı, satıcıdan yükümlülüklerini ifa etmesini talep edebilir, meğerki bu talebiyle bağdaşmayan bir hukukî imkândan yararlanmış olsun.” şeklinde aynen ifayı talep hakkı düzenlenmektedir.

Aynen ifayı talep hakkı;

  • Malların öngörülen süre içinde teslim edilmemesi,
  • Malın hiç teslim edilmemesi,
  • İfa yeri haricinde teslim edilmesi,
  • Kısmen teslim edilmesi,
  • Sözleşme veya adet gereği olan belgelerin temin edilmemesi,
  • Sözleşmede kararlaştırılan diğer yükümlülüklerinin yerine getirilmemesinde kullanılabilecektir.

Mahkemenin aynen ifaya hükmetmesi ancak, bu Antlaşmanın uygulama alanına girmeyen benzer satım sözleşmelerinde kendi hukukuna göre de aynen ifaya hükmedecek olması halinde mümkündür. Bununla beraber alıcı, aynen ifayı talep hakkını, bu hakka uymayan bir başka hakkı kullanmamalıdır.

3. İkame Mal Teslimi İsteme Hakkı

Sözleşmenin 46’ncı maddesinin ikinci fıkrasında; “Mallar sözleşmeye uygun değilse, alıcı ancak bu uygunsuzluğun sözleşmeye esaslı bir aykırılık oluşturması ve 39. madde uyarınca yapılacak bildirimle veya bildirimden itibaren makul bir süre içinde talepte bulunması halinde ikame mal teslimini isteyebilir.” şeklinde ikamet mal teslimi isteme hakkı düzenlenmektedir.

Alıcının ikame isteme hakkı kullanabilmesi için;

  • Cins borcu olmalıdır.
  • Sözleşmeye esaslı bir aykırılık olmalıdır.
  • Teslim aldığı mallarının, teslim aldığı andaki duruma esaslı surette yakın bir durumda iade etmesi imkansızlaşmamış olmalıdır.
  • Alıcı ayıp ihbarında bulunduğu sırada veya bu ihbardan itibaren makul bir sürede bu hakkını kullanmalıdır.

4. Ücretsiz Onarım İsteme Hakkı

Sözleşmenin 46’ncı maddesinin üçüncü fıkrasında; “Mallar sözleşmeye uygun değilse, alıcı, satıcıdan sözleşmeye aykırılığın onarım yoluyla giderilmesini isteyebilir; meğerki tüm koşullar gözönüne alındığında bu, makul olmayan bir talep oluştursun. Onarım talebi 39. madde uyarınca yapılacak bildirimle veya bildirimden itibaren makul bir süre içinde yöneltilmelidir.” şeklinde ücretsiz onarım isteme hakkı düzenlenmektedir.

Onarım, malın ayıplı parçalarını değiştirerek ya da malı tamir ederek yapılabilmektedir. Alıcının onarım talep
hakkı kullanabilmesi için;

  • Ayıplı mal teslim edilmiş olmalıdır.
  • Satıcı için makul ve satıcıdan beklenebilecek bir talep olması gerekmektedir.
  • Ayıp bildirimini yaptığı sırada veya bu bildirimden itibaren makul bir süre içinde kullanılmalıdır.

5. Sözleşmeden Dönme Hakkı

Viyana Sözleşmesinin 49’uncu maddesinde; “Alıcı aşağıdaki durumlarda sözleşmenin ortadan kalktığını beyan edebilir: a) Satıcının sözleşmeden veya bu Antlaşmadan doğan yükümlülüklerinden herhangi birini yerine getirmemesi sözleşmeye esaslı bir aykırılık oluşturuyorsa veya b) Teslim etmeme durumunda satıcı, alıcı tarafından 47. maddenin 1. fıkrası uyarınca verilmiş ek süre içinde malları teslim etmez veya verilmiş süre içinde bunları teslim etmeyeceğini açıklarsa.” şeklinde sözleşmeden dönme hakkı düzenlenmektedir.

Sözleşmeden dönmek için alıcı, sözleşmeyi ortadan kaldırdığını beyan etmeli ve malların iadesi mümkün olmalıdır. Esaslı bir aykırılık olup olmadığı 25’inci maddeye göre belirlenecektir. Alıcının önemli ölçüde beklentisinden yoksun kalması gerekmektedir. Alıcının sözleşmeden beklediği menfaati elde etmesini
engelleyen her ihlal esaslı ihlaldir.

Malların teslim edilmemesi, mallar üzerinde tasarruf edebilmesi için gerekli olan belgelerin teslim edilmemesi durumunda da sözleşmeden dönülebilecektir.

Alıcının ek süre vermesi ve bu sürenin dolması halinde de alıcının sözleşmeden döndüğünü açıkça beyan etmesi gerekmektedir. Alıcı döndüğünü sözlü, yazılı veya zımni olarak beyan edebilmektedir. Beyanın satıcıya varmasına gerek yoktur. Alıcının göndermesiyle sonuç doğurmaktadır

Satıcı malları teslim ettiyse alıcının sözleşmeden dönme hakkı, makul süre ile sınırlandırılmıştır. Makul süre, somut olayın özelliklerine göre belirlenmektedir.

6. Semenden İndirim İsteme Hakkı

Sözleşmenin 50’nci maddesinde; “Malların sözleşmeye uygun olmaması durumunda semen ödenmiş olsun veya olmasın alıcı semeni, fiilen teslim edilen malların teslim anındaki değeri ile sözleşmeye uygun malların aynı andaki değeri arasındaki farkla orantılı olarak indirebilir. Ancak satıcı 37. veya 48. maddeler uyarınca yükümlülüklerinin ifasındaki bütün eksiklikleri giderirse veya alıcı, satıcının bu maddelere uygun olarak yaptığı ifayı red ederse, alıcı semeni indiremez.” indirim isteme hakkı düzenlenmektedir.

Malların sözleşmeye uygun olmadığı, malın ayıplı olduğu, malın eksik teslim edildiği, başka bir malın teslim edildiği ve malla ilgili belgelerde eksiklik olan hallerde alıcının semenden indirim hakkı vardır. Hesaplama; “İndirimli fiyat = Teslim edilen malların değeri x Sözleşme fiyatı / Sözleşmeye uygun
malların varsayımsal değer”
şeklinde yapılmaktadır.

Alıcının ikame mal teslimini isteme hakkı ve onarım talep hakkı, semenden indirim hakkından daha önceliklidir.

7. Tazminat Talebi

Satıcı, tarafların arasında yapılan sözleşmeden veya Viyana Sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden
herhangi birini yerine getirmezse, alıcı tazminat talep etme hakkına sahiptir. Tazminata hükmedilmesi için satıcının kusurlu olması gerekmemektedir. Bu bir kusursuz sorumluluk halidir.

Sözleşmenin 74’üncü maddesinde; “Taraflardan birinin sözleşmeyi ihlâli halinde ödenecek tazminat, mahrum kalınan kâr dahil olmak üzere, ihlâlden dolayı diğer tarafın uğradığı zararın toplamına eşittir. Söz konusu tazminat, ihlâl eden tarafın sözleşmenin kurulması sırasında sözleşme ihlâlinin muhtemel sonucu olarak öngördüğü veya o tarihte bildiği veya bilmesi gerektiği veriler ışığında öngörmesi gerektiği zararı aşamaz.” şeklinde tazminat düzenlenmektedir. Alıcı, sözleşmeye aykırılık sebebiyle hem müspet hem de menfi zararını satıcıdan talep edebilmektedir.

Avukat Ece Deniz Vardar

İletişim

Bizi Arayın : +90 212 909 86 34

Mail Gönderin : info@ballawfirm.com

whatsApp →