Kesinleşmeden İcraya Konu Edilemeyen İlamlar

I. Mahkeme Kararının Kesinleşmesi Ne Demektir?

Kesinleşme kavramı, mahkemelerin nihai kararları için öngörülmüş olan olağan kanun yollarının tüketilmesi ve bu kararların istisnai durumlar dışında yargı önünde kesin olarak kabul edilmesi ve tartışma konusu olmaktan çıkarılmasını ifade eden bir kavramdır.

Kanun yolları ise olağan kanun yolları ve olağanüstü kanun yolları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Olağan kanun yolları itiraz, istinaf ve temyizdir. Olağanüstü kanun yolları ise kanun yararına bozma ve yargılamanın yenilenmesidir. İşte bu kanun yollarının tüketilmesi, süresinin kaçırılması veya dava değerinin istinaf ve temyiz sınırının altında olması halinde mahkeme kararları kesinleşir.

II. Kesinleşmeden İcra Edilemeyecek Kararlar Nelerdir?

Türk hukuk sistemimizde kural olarak mahkemece verilen ilamlar icrai etkiye sahiptir. Ancak bazı kararlar kesinleşmeden icraya konu edilemez. Bu kararların pek çoğu Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve İcra ve İflas Kanunu’nda ve diğer özel kanunlarda düzenlenmiştir. Bu yazımızda kesinleşmeden icraya konu edilemeyecek kararların neler olduğunu inceleyeceğiz.

Kesinleşmeden icra edilemeyecek mahkeme kararları şunlardır:

  • Taşınmaza ve taşınmazın aynına ilişkin ilamlar
  • Aile ve şahsın hukukuna ilişkin ilamlar
  • Mahkumiyete ilişkin ceza ilamlarının tazminat ve yargılama giderlerine ilişkin kısımları, (5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un 4.maddesi)
  • Kira tespit ilamları (12.11.1979 tarih 1979/1-3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı)
  • Menfi tespit davasına ilişkin ilamlar (İİK 72. madde)
  • Yabancı Mahkeme ilamlarının tenfizi hakkındaki kararlar (MÖHUK. 41/2)
  • Sayıştay Kararları (6085 sayılı Sayıştay Kanunu 53. madde)
  • İdare aleyhine açılan haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda erilen kararlar 2577 sayılı İYUK 28/1

1. Taşınmaza ve Taşınmazın Aynına İlişkin İlamlar

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 350’nci maddesinin ve 367’nci maddesinin ikinci fıkralarına göre taşınmaz mal ile ilgili tam veya sınırlı ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe yerine getirilemez. Taşınmaz üzerindeki ayni haklar mülkiyet hakkı, irtifak hakkı, rehin hakkı ve taşınmaz yüküdür. Bu kapsamda taşınmazın aynına ilişkin olan istihkak davası, tescil davası, yolsuz tescilin silinmesi veya düzeltilmesi davası, irtifak haklarına ilişkin davalar, ipoteğin kaldırılması davası, tescile zorlama davaları, müdahalenin önlenmesi davası (men’i müdahale kararı) veya önalım davası sonunda verilen kararlar kesinleşmeden icra edilemez.

El atmanın önlenmesi (müdahalenin men’i) davası taşınmazın aynına ilişkindir. Kural olarak el atmanın önlenmesi ve bununla bağlantılı olan ecrimisile ilişkin ilamların icra edilebilmesi için kesinleşmesi gerekmektedir. Buna karşılık el atmanın önlenmesi davasında taşınmazın mülkiyeti konusunda bir ihtilaf yoksa, yani karar taşınmazın aynına bir değişiklik yaratmıyorsa kesinleşmeden de icraya konulabilir.1

2. Aile ve Kişiler Hukukuna İlişkin İlamlar

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 350’nci maddesinin ve 367’nci maddesinin ikinci fıkralarına göre aile hukukuna ve kişiler hukukuna ilişkin kararlar kesinleşmeden icra edilemez. Örneğin boşanma davası, babalık davası, çocukla kişisel ilişki kurulması davası, velayetin değiştrilmesi davası gibi aile hukukuna ilişkin davalar neticesinde verilen kararlar kesinleşmeden icra edilemez. Ancak bunun da bir istisansı bulunmakatdır. Nafaka hükümlerinin icrası için kesinleşmesi gerekmez.

Bu konuda da ikili bir ayrıma gidilmektedir. Tedbir nafakası her halükarda boşanma davası devam ederken ve karar kesinleşmeden de icra edilebilir. Ancak Yargıtay’a göre boşanmanın ferilerinden olan iştirak ve yoksulluk nafakası, boşanma kararı kesinleşmeden icra edilemez. (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2020/8421 Esas, 2021/3758 Karar sayılı ilamında “…(HMK’nin 367/2.) maddesi gereğince aile ve şahsın hukuku ile ilgili hükümler kesinleşmedikçe takibe konu edilemez. Ayrıca, boşanma kararının “eklentisi” olan (yoksulluk) ve (iştirak) nafakası da aynı kurala tabi olup, icra takibine konu edilebilmesi için boşanma hükmünün kesinleşmesi gerekir…” hükmüne yer verilmiştir. Yani nafaka talebi boşanma davasıyla birlikte açılmışsa boşanma davası kesinleşemden nafakaya ilişkin hükümler de icra edilemez. Ancak nafaka davası boşanma davasından ayrı açılmışsa doğrudan icraya konu edilebilir.

3. Kira Tespit İlamları

Yargıtay’ın 12/11/1979 tarih 1979/1-3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre kira bedelinin tespitine ilişkin kararların kesinleşmeden takibe konulamayacaktır. Bu içtihadı birleştirme kararının gerekçesinde özetle; kira tespiti kararının, eda davası sonunda verilen mahkumiyet kararı değil, inşai davalar sonunda verilen kararlara yakın bir nitelik gösterdiği, tespit kararının, icra kuvvetinden yoksun olduğu, eğer sonradan bir eda ve icra istenecekse eda davası açılması ve bu dava sonunda alınacak ilamın icraya konulması gerektiği şeklinde açıklanmıştır.

4. Menfi Tespit Davasına İlişkin İlamlar

Menfi tespit davası borçlunun borçlu olmadığını kanıtlamak için açtığı olumsuz bir tespit davasıdır. Borçlu, kendisine karşı başlatılan icra takibinden sonra menfi tespit davası açabileceği gibi, takipten önce de açabilir.

Menfi tespit konulu ilamların kesinleşmeden takibe konulması olanaklı değildir. Bununla birlikte ilam bir bütün olup, ilamda yer alan eklentiler de aynı kurala tabidir. İlamda yer alan tüm alacak kalemlerinin ilamın kesinleştiği tarihte muaccel hale gelir. Bu nedenle ilam kesinleşmeden eklentilerin ayrıca takibe konu edilmeleri de söz konusu olamayacaktır.

Eş söyleyişle; borçlunun borçlu olmadığını kanıtlamak için açtığı menfi ( olumsuz ) tespit davası sonunda alınan ilamın yargılama gideri ve tazminata ilişkin bölümleri, davanın kabulü ya da reddine ilişkin bölümü ile bir bütündür. Bu kalemlerin kesinleşmesi ve infazı ancak bir bütün olarak ilamın kesinleşmiş olmasına bağlıdır. Dolayısıyla, ilamın esas hakkındaki hükmü kesinleşmeden vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin hüküm bölümü ayrıca icra takibine konu edilemez. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/12-534 Esas, 2005/554 Karar, 5.10.2005 Tarihli Karar)

5. Yabancı Mahkeme İlamlarının Tenfizi Hakkındaki Kararlar

Yabancı mahkeme kararlarının Türkiye’de icra edilebilir hale gelmesi için tenfiz kararının kesinleşmesi gerekir. Öncelikle yabancı mahkeme kararlarının yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfizine karar verilmesi ve ardından bu kararın kesinleşmesi halinde ilamlı icra takibi açılabilmektedir.

Türkiye’de tenfiz edilmeyen yabancı mahkeme kararına konu alacağın ilamsız takibe konulmasında yasal engel bulunmamaktadır. Ancak itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında, yabancı mahkeme kararı temyiz edilmediği için kesin hüküm ya da kesin delil olarak değerlendirilemeyeceğinden mahkemece itirazın haklı olup olmadığı, diğer bir anlatımla davacının alacaklı olup olmadığı yönünde iddia ve savunma çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekecektir. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2011/517 Esas, 2011/11139 Karar sayılı ve 20/09/2011 tarihli karar)

6. Mahkumiyete İlişkin Ceza İlamlarının Tazminat ve Yargılama Giderlerine İlişkin Kısımları

Mahkumiyete ilişkin ceza ilamlarının tazminat ve yargılama giderlerine ilişkin kısımları asıl ceza davası kesinleşmeden icra takibine konulamaz. Ancak ceza davalarında beraat eden sanık vekalet ücreti, kesinleşmeden icraya konulabilir.

7. Sayıştay Kararları

6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nun 53’üncü maddesi “Sayıştay ilamları kesinleştikten sonra doksan gün içerisinde yerine getirilir…” hükmünü içermektedir.

Alacaklının ilamlı icra takibi yapabilmesi için, elinde mahkeme ilamı veya ilam niteliğinde belgenin bulunması gerekir. Bu belgenin de  eda hükmünü içermesi gerekir.
Eda hükmünü içermeyen ilamlar veya ilamların edaya ilişkin olmayan bölümleri, ilamlı icranın konusunu oluşturmaz.

Eda hükmü içeren sayıştay kararları kesin hüküm niteliğindedir. Bu nedenle doğrudan ilamlı icraya konulabilir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1876 Esas,  2017/1728 Karar Sayılı, 13/12/2017 Tarihli Kararı şu şekildedir: “…Sayıştay, sorumluların hesap ve işlemlerinin hukuka uygun olup olmadığı, hukuka aykırı ise kamu zararı doğurup doğurmadığı ve hukuka aykırı mali işlem ile kamu zararı arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı yolunda, 6085 sayılı Kanun’da öngörülen yargılama usullerini izleyerek bir inceleme yaptıktan sonra, her üç koşulun da gerçekleşmesi durumunda kamu zararının hesap sorumlusundan tazminine karar vermektedir. Sayıştay’ın tazmin kararı vermesi, hukuka aykırılığın müeyyidesidir. Anayasa’nın 160. maddesinin birinci fıkrasında, Sayıştay’ın bu kararının kesin hüküm niteliğinde olduğunun açıkça belirtilmesi ve bu karara karşı herhangi bir hukuksal yola başvurma yolunun öngörülmemiş olması, Sayıştay kararının yargısal anlamda kesin hüküm niteliğinde olduğunu göstermektedir.

Bu bağlamda Sayıştay’ın, sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlama görevi yönünden yargısal bir faaliyet icra ettiği ve bu çerçevede verilen kararların maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden yargı kararı niteliğinde olduğu, kesin hüküm vermesi nedeniyle bunu sonuçsuz veya etkisiz kılacak şekilde gerek idari gerekse yargısal makamlar nezdinde herhangi bir karar alınmasının söz konusu olamayacağı sonucuna ulaşılmaktadır. Tüm bu açıklamalar ışığı altında somut olay değerlendirildiğinde, takibin dayanağı Sayıştay kararında kurulan hüküm, koşula bağlı olmayıp likit bir alacağın borçlulardan müştereken ve müteselsilen tahsiline ilişkindir. Şu hâlde eda hükmü içeren ve kesinleşen Sayıştay kararlarına karşı ilamların icrası yolu ile takip yapılabilir.”

8. İdare Aleyhine Açılan Haciz veya İhtiyati Haciz Uygulamaları ile İlgili Davalarda Verilen Kararlar

İdari Yargılama Usulü kanunu’nun 28’inci maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinde “İdare aleyhine açılan haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar kesinleşmeden takibe konulamaz.” hükmü yer almaktaydı. Ancak bu hüküm Aanayasay’ya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesini’nin 2012/10, Esas, 2013/90 Karar ve 10/07/2013 tarihli kararıyla iptal edildi. Böylece bu kararların icra edilebilmesi için kesinleşmesini beklemeye gerek bulunmamaktadır.

Bununla beraber idare mahkemesinden verilen ilamların kesinleşmeden takibe konulamayacağına ilişkin yasal bir düzenleme yoktur. Bu nedenle yargılama gideri ve vekalet ücretinin takibe konulması için ilamın kesinleşmesi gerekmemektedir.

III. Kesinleşmeden İcraya Konu Edilemeyecek İlamın Ferilerinin Kesinleşmeden Takibe Konması Sorunu

Kural olarak; alacaklının, elindeki ilama dayanarak ilamlı icra takibi yapabilmesi için hükmün kesinleşmiş olması şart değildir. Hüküm kesinleşmeden de alacaklı ilamlı takip yoluna başvurabilir. Yargılama giderleri ve vekalt ücreti gibi yargılamanın ferileri olan alacakların tahsili için kararın kesinleşmesinin beklenip beklenmeyeceği ise tartışma konusu olmuştur.

Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05/10/2015 tarihli kararıyla bu konuya açıklık getirilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2005/12-534 Esas, 2005/554 Karar tarihli kararında; “...İlam bir bütün olup, ilamda yer alan eklentiler de aynı kurala tabidir. İlamda yer alan tüm alacak kalemlerinin ilamın kesinleştiği tarihte muaccel hale geleceği belirgin olmakla, ilam kesinleşmeden eklentilerin ayrıca takibe konu edilmeleri de söz konusu olamayacaktır. Eş söyleyişle; borçlunun borçlu olmadığını kanıtlamak için açtığı menfi ( olumsuz ) tespit davası sonunda alınan ilamın yargılama gideri ve tazminata ilişkin bölümleri, davanın kabulü ya da reddine ilişkin bölümü ile bir bütündür. Bu kalemlerin kesinleşmesi ve infazı ancak bir bütün olarak ilamın kesinleşmiş olmasına bağlıdır. Dolayısıyla, ilamın esas hakkındaki hükmü kesinleşmeden vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin hüküm bölümü ayrıca infaz ve icra takibine konu edilemez…” hükmüne yer vermiştir.

Böylece kesinleşmeden icraya konulamayacak kararlara ilişkin yargılama giderleri ve vekalet ücreti de asıl hükmün kesinleşmesiyle birlikte icraya konulabilecektir. İcraya konu edilebilmesi için kesinleşmesi gerekmeyen kararlar bakımından ise de aynı kural geçerlidir. Yani asıl hükmün kesinleşmesi beklenmeden de yargılama giderleri ve vekalet ücreti takibe konu edilebilecektir.

IV. Kesinleşmeden İcra Edilemeyecek Bir İlamın İcraya Konu Edilmesi Halinde Başvurulabilecek Hukuki Yol

İstisnai olarak bazı ilamların kesinleşmeden icraya konulamayacağından bahsetmiştik. Ancak kesinleşmeden icraya konulamayacak bir ilâm, kesinleşmeden icraya konulursa, borçlu buna karşı icra mahkemesinde şikâyet yoluna başvurabilmektedir. Bu şikayet üzerine, icra mahkemesi, ilamlı takibin iptaline karar verir. 2 İlamın kesinleşmeden icraya konulduğuna ilişkin şikayet, kamu düzenine ilişkin olduğundan, süreye tabi değildir. Süresiz şikayet yoluna başvurulabilecektir. 3

Bununla beraber söz konusu ilamların kesinleşmedikçe infaz edilemeyeceği ve bu hususun kamu düzeninden olduğu gerekçesiyle resen gözetilmesi gerekmektedir. Yani bu hususta özel bir şikayet olmasa bile icra mahkemesi takibin iptaline karar verilebilecektir. 4

Sonuç olarak icraya konulamayacak bir ilamın icra takibine konu edilmesi halinde icra mahkemesinde süresiz şikayet yoluna gidilebilecektir. Ancak şikayet olmasa bile icra mahkemesinin kamu düzenine aykırılık dolayısıyla bu hususu incelemesi gerekmektedir.

Gökçe Aral

İletişim

Bizi Arayın : +90 212 909 86 34

Mail Gönderin : info@ballawfirm.com

whatsApp →

Dipnotlar
  1. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2019/10370 Esas, 2019/13564 Karar sayılı ve 15/10/2019 tarihli ilamı ↩︎