
I. Genel Olarak İstirdat Davası
İcra ve İflas Kanunu’nun 72’nci maddesinin yedinci fıkrasında; “Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.” şeklinde istirdat davası düzenlenmektedir.
Borçlu, kendisine başlatılan icra takibine itiraz etmediyse ve takip kesinleştiyse ya da itirazı icra mahkemesince kaldırıldıysa ve takip kesinleştiyse gerçekte borçlu olmadığı ve icra tehdidi altında ödediği paranın iadesi için istirdat davası açabilmektedir.
Takibin kesinleşmesinden sonra, borçlunun açabileceği iki dava vardır. Menfi tespit ve istirdat davasıdır. Borçlu, takip konusu borç ödeninceye kadar menfi tespit, borcun ödenmesinden sonra da istirdat davasını açabilmektedir. İstirdat davasında davacı icra dosyasındaki haksız borcu ödeyen borçlu, davalı ise icra dosyasındaki alacaklıdır. İstirdat davası, nisbi harca tabi olan bir eda davasıdır.
Davanın konusu, borçlunun, esasen borçlu olmadığı ve bu borcu ödememesi gerektiğinin tespiti ile bu paranın iadesidir. İstirdat davasında, icra takibine konu olan borcun doğum şartlarından herhangi birisinin eksikliği veya borcun sona ermesini sağlayan sebeplerin varlığı mevcut olabilmektedir.
II. İstirdat Davasının Şartları
İstirdat davasını açabilmek için gereken şartlar;
- Borcun icra takibi sırasında ödenmesi,
- Borcun cebri icra tehdidi altında ödenmesi,
- Gerçekte ödenmemesi gereken bir borcun ödenmiş olması,
- Ödemeden itibaren bir yıl içinde davanın açılmasıdır.
İlk şart, borçlunun parayı icra tehdidi altında ödemiş olmasıdır. İcra takibinin kesinleşmesi sonucunda borçlu, parayı ödemek zorunda kalmış olmalıdır. İcra takibi kesinleşmeden ödenen paranın istirdatı talep edilememektedir.
Borçlu, borca itiraz süresinde borca itiraz etmemesi ya da itirazın kaldırılması davası ile itirazın kalkması sonucunda parayı ödemek zorunda kalmış olmalıdır. İtirazın kaldırılması davasının hükmü, kesin hüküm teşkil etmediğinden bu davadan sonra takip kesinleştiğinde ödenen borcun istirdatı talep edilebilmektedir.
Borçlu, itiraz süresi içerisinde borcu öderse istirdat davası açamaz. Bu durumda icra tehdidi altında ödeme yapılmış sayılmamaktadır. Borçtan kurtulma davası açan ve davayı kaybeden borçlu ile aleyhine itirazın iptali davası açılması sonucu itirazı iptal edilen borçlu, istirdat davası açamayacaktır.
Borçlu, borcunu haricen tahsil yoluyla ödediyse ihtirazi kayıtlı ödemesi gerekmektedir. İhtirazi kayıt koymadan icra dairesine değil de alacaklıya ödediyse istirdat davası reddedilecektir.1
İtirazın iptali davası görüldüyse ve itirazın iptaline karar verildiyse alacaklı, kesin hükümle alacağını ispatlamış sayılmaktadır. Bu sebeple itirazın iptali davasının kabulünden sonra istirdat davası açılmamaktadır. İtirazın iptali davasının reddedilmesi durumunda da borçlu parayı ödemek zorunda olmayacağından bu davayı açması gerekmeyecektir.
Ayrıca borçlu tarafından takibe kısmi itiraz yapıldıysa ve borcun kalanı ödendiyse, sadece itiraz edilen kısım açısından istirdat davası açabilecektir. İhtiyati haciz ise icra tehdidi sayılmamaktadır. Bu sebeple ihtiyati hacizle ödenen paralar için istirdat davası açılamayacaktır.
İstirdat davası açısından maddi şart ise davacı borçlunun maddi hukuk açısından borçlu olmamasıdır. Takip konusu borcun;
- Taraflar arasında hiç mevcut olmadığı,
- Borcun ödenmiş olduğu,
- Sözleşmenin irade sakatlığı sebebiyle geçersiz olduğu,
- Sözleşmenin feshedildiği,
- Geçerlilik şartlarının mevcut olmadığı gibi sebeplerle ödemelerin iadesi için istirdat davası açılabilmektedir.
Zamanaşımına uğramış bir borç mevcutsa borçlunun itiraz ederek bunu belirtmesi ya da itirazın kaldırılması davasında zamanaşımı definde bulunması gerekmektedir. Aksi halde istirdat davası açamayacaktır.
İstirdat davasının diğer bir şartı, borcu ödedikten sonra 1 yıl içerisinde açılmasıdır. Bir yıllık süre, borcun tamamının ödendiği tarihten başlamaktadır. Bu bir yıllık süre, hak düşürücü süredir. Hakim tarafından resen gözetilecektir. Kısmi dava açılması durumunda da 1 yıllık hak düşürücü süre devam edecektir. Hak düşürücü süre dolmadan ıslahın yapılması gerekmektedir.
Borçlu, bir yıllık istirdat davası açma süresini geçirdiyse fakat parayı ödediği tarihten itibaren iki yıl dolmadıysa sebepsiz zenginleşmeye dayanarak parasının iadesini talep edebilecektir.
İstirdat davasında diğer bir dava şartı, zorunlu arabuluculuk söz konusuysa arabulucuya başvurmadan dava açılamayacak olmasıdır. Zorunlu arabuluculuğa tabi olup olmadığı uyuşmazlığın türüne göre değişmektedir. Arabuluculuğun zorunlu olduğu bazı davalar;
- Tüketici uyuşmazlıkları ile tüketici mahkemesinin görev alanına giren uyuşmazlıklar,
- Ticari davalar,
- İş uyuşmazlıkları,
- Kira uyuşmazlıklarıdır.
III. İstirdat Davasının Yargılama Usulü
1. Görevli Mahkeme
İstirdat davalarında genel görevli mahkeme, asliye hukuk mahkemesidir. Fakat uyuşmazlığın konusuna göre görevli mahkeme değişebilmektedir. Ticari uyuşmazlıklarda ticaret mahkemesi, kira uyuşmazlıklarında sulh hukuk mahkemesi görevli olacaktır. Uyuşmazlık bir özel mahkemenin görev alanına giriyorsa davanın özel mahkemede açılması gerekmektedir.
2. Yetkili Mahkeme
İstirdat davasında iki ayrı yetkili mahkeme vardır. İstirdat davası, davalının yerleşim yerinde ya da icra takibinin yapıldığı yer mahkemesinde açılabilmektedir. Davalı birden fazla ise, istirdat davası davalılardan birisinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilmektedir.
3. İspat Yükü
İstirdat davasında ispat yükü, Hukuk Muhakemeleri Kanunu gereğince davacının üzerindedir. Borçlu davacı, icra mahkemesinde itirazın kaldırılması davasında ileri sürmediği itiraz ve defilerini de istirdat davasında ileri sürebilmektedir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 72’nci maddesinin sekizinci fıkrasında; “Davacı, istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazım gelmediğini ispatlamalıdır.” hükmüne yer verilerek davacının ispat yükünü hafifletmiştir.
Fakat Yargıtay, ilamsız icra takibinin borçlu itiraz etmemesi sebebiyle kesinleşmesi durumunda ispat yükünün davalı alacaklıya geçtiği görüşündedir. (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi. 26.05.2006. 3913/8569.)
Borçlu sadece maddi hukuk bakımından borçlu olmadığını ispatla mükelleftir. Bunun dışında alacaklı tarafından ileri sürülen hususlarda ise ispat yükü davalı alacaklıdadır. İlamsız icra takipleri dışında davalı alacaklının alacağını ispat etme yükümlülüğü bulunmamaktadır.
Yargıtay kararlarına göre alacaklı elinde bir senet olmadan icra takibi başlatırsa ispat yükü alacaklıdadır. Alacaklı, borçlunun borcunun mevcut olduğunu ve takip konusu borcu ödememesi gerektiğini ispatlamalıdır. (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi. 15.04.2014. 2013/13595 Esas. 2014/4983 Karar.)
Fakat bir belgeye dayanılarak başlatılan takiplerde, ispat yükü davacı borçludadır. (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi. 30.01.2013. 2012/25644 Esas. 2013/1880 Karar)
Borçlunun temel borç ilişkisini tamamen inkar etmesi durumunda ise ispat yükü davalı alacaklıya geçmektedir. Yargıtay gerekçe olarak olumsuz bir durumun ispatının zor olduğunu, temel borç ilişkisini inkar eden borçlunun ispat yükü altında olmaması gerektiğini belirtmiştir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu. 17.12.2003. 2003/19-781 Esas. 2003/768 Karar.)
IV. İstirdat Davasının Sonuçları
Mahkeme tarafından davanın kabulüne karar verilirse davacının ödediği tüm para, davalı tarafından icra takibinde yapılan tüm masraflar da dahil olmak üzere temerrüt faiziyle birlikte davacıya verilir. Mahkeme tarafından temerrüt faizine karar verilebilmesi için davacının dava dilekçesinde talepte bulunması gerekmektedir.
İstirdat davasının kararının icraya konulabilmesi için kesinleşmesi gerekmemektedir. Kesinleşmeden davacı tarafından karar icraya koyularak para davalıdan tahsil edilebilmektedir. Fakat menfi tespit davasından dönüşen istirdat davasının hükmü, kesinleşmeden icra takibine koyulamamaktadır.
Mahkemenin, yargılama neticesinde vereceği istirdat davasının reddi hükmü ise bir menfi tespit hükmüdür. Böylelikle borçlunun maddi hukuk yönünden de borçlu olduğu tespit edilmektedir.
İstirdat davasında, mahkemenin vermiş olduğu hüküm maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmektedir. Bu nedenle dava
reddedildiğinde borçlunun borçlu olduğu genel mahkemelerce hüküm altına alınmaktadır.
İstirdat davasının sonuçlanmasından sonra, haksız çıkan taraf aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilememektedir. Ama davacı, manevi tazminat talep edebilmektedir. Alacaklının haksız ve kötü niyetli olarak başlattığı takip neticesinde, borçlunun ticari itibarı zedelenir ve güvenilirliği ve dolayısıyla kişilik hakkı zarar görürse, borçlu alacaklıya karşı manevi tazminat davası açarak zararının tazminini talep edebilmektedir.
Bizi Arayın : +90 212 909 86 34
Mail Gönderin : info@ballawfirm.com
- Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2015/19428 Esas, 2017/5699 Karar Sayılı ve 19/04/2017 Tarihli Kararı ↩︎