
I. Genel Olarak Menfi Tespit Davası
İcra İflas Kanunu’nun 72’nci maddesinde; “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.” şeklinde menfi tespit davası düzenlenmektedir. Menfi tespit davası, icra takibine koyulan veya koyulacak alacağın borçlusu olmadığının tespiti için açılan bir davadır.
İcra ve İflas Kanunu’na göre alacaklı, alacağını ispat etmek zorunda olmadan icra takibi başlatabilir. Borçlu tarafından bu icra takibine süresinde itiraz edilemezse icra takibi kesinleşir. Kesinleşmeden sonra da borçlunun hesaplarına ve mal varlıklarına haciz koyulabilmektedir. Borçlu itiraz etse dahi itirazın kaldırılması davası ile itirazın kaldırılması sadece usuli şekilde sağlanabilmektedir.
Gerçekten borçlu olmayan kişinin, borçlu olmadığına ilişkin karar alması için menfi tespit davası düzenlenmektedir. Bu dava ile borçlu olmadığınızı ispatlayarak hakkınızda başlatılan icra takibini durdurabilirsiniz. Ya da hiç icra takibi başlatılmamasını sağlayabilirsiniz.
Menfi tespit davasıyla;
- Borcunuzun olmadığını,
- Borcun muaccel olmadığını,
- Alacağın zamanaşımına uğramış olduğunu öne sürerek borçlu olmadığınızın tespitini talep edebilirsiniz.
Borç senedinin iptali, ipoteğin fekki, mirasın hükmen reddi davaları da menfi tespit davası niteliğinde olarak kabul edilmektedir. Borç para borcu olabileceği gibi, tahliye borcu gibi bir şeyin yapılmasını ya da yapılmamasını da kapsar.
II. Menfi Tespit Davasının Şartları
Menfi tespit davasındaki en önemli iki şart;
- Özel hukuki yarar şartı,
- Dava konusunun hukuki ilişki ve haklar olabilmesidir.
Ayrıca zorunlu arabuluculuğa tabi bir uyuşmazlık ile ilgili menfi tespit davası açacaksanız arabuluculuk da dava şartı olacaktır. İlk olarak menfi tespit davası, olmayan bir şeyin tespitinin talep edilmesidir. Bu nedenle hukuki yarar şartının ispatlanması önem arz etmektedir.
İcra takibinin konusu alacak haklarıdır. Menfi tespit davasının açılmasına yönelik hukuki yararın bulunabilmesi için taraflar arasında bir alacak hakkının varlığı konusunda taraflar arasında alacak hakkının varlığı konusunda açıkça ortaya çıkan bir görüş ayrılığı varsa alacak hakkının varlığına ilişkin belirsizlik mevcut demektir.
İcra takibinden sonra başlatılan menfi tespit davalarında hukuki yarar şartı var sayılmaktadır. Fakat icra takibinden önce açılan bir menfi tespit davası varsa borç tehdidi ile karşı karşıya olduğunu ispatlaması gerekir.
III. İcra Takibinden Önce Açılan Menfi Tespit Davası
Menfi tespit davası, icra takibinden önce veya sonra açılabilmektedir. Bu davanın davacısı, ödemek zorunda olmadığını düşündüğü bir alacak tehdidi altında olan kişidir. Davalı, davacıya karşı bir alacak iddiasında bulunan kişidir.
İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasının en önemli özelliği ihtiyati tedbir kararıyla sonradan açılan icra takibinin durdurulmasına karar verilebilmesidir. Mahkeme, alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat karşılığında, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilmektedir.
Yukarıda da bahsedildiği üzere icra takibinden önce açılan menfi tespit davasında önemli olan hukuki yararın ispatıdır. Bununla ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/622 Esas, 2012/9 Karar Sayılı ve 18.1.2012 Tarihli kararında; “…davacı borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığının tespiti için alacaklının elinde bulunan belgenin niteliğinin tespit edilmesi” gerektiği belirtilmiştir. Borçluya daha önceden gönderilen ihtarda alacaklı hiçbir belgeye dayanmadan alacak talebinde bulunmuşsa bu ihtar üzerine menfi tespit davası açmakta borçlunun hukuki yararı bulunmayabilir. Çünkü borçlu alacaklının hiçbir belgeye dayanmadan başlattığı ilamsız takibe itiraz etmek suretiyle takibi durdurmak olanağına sahiptir.
Fakat alacaklının elinde bir senet veya İcra ve İflas Kanunu’nun 68’inci maddesinde sayılan belgelerden biri bulunuyorsa borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğu kabul edilmektedir.
IV. İcra Takibinden Sonra Açılan Menfi Tespit Davası
İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasının davacısı, kendisine karşı takip yapılan borçludur. Davalı, icra takibinin alacaklısıdır. Bir icra takibi mevcut olduğunda karine olarak menfi tespit davasının açılmasında hukuki yararın var olduğu kabul edilmektedir. Davanın açıldığı sırada takibin devam ettiğinin gösterilmesi yeterli sayılmaktadır.
Yargıtay’a göre itiraz süresi içerisinde dahi borçlu tarafından menfi tespit davası açılabilmektedir. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi. 2015/5417 Esas. 2015/14532 Karar. 11/11/2015.) İtiraz edilmiş veya edilebilecek olması önem arz etmemektedir.
İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında mahkeme takibin durdurulmasına yönelik tedbir kararı verememektedir. Ama mahkeme, alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere bir teminat karşılığında takipten elde edilen paranın alacaklıya ödenmemesine karar verebilmektedir.
V. Menfi Tespit Davasının Yargılama Usulü
1. Yetkili Mahkeme
İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında yetkili mahkeme;
- Takibin başlatıldığı icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesi ya da
- Davalı alacaklının yerleşim yeri mahkemesidir.
İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasında ise yetkili mahkeme sadece davalı alacaklının yerleşim yeri mahkemesidir.
2. Görevli Mahkeme
Menfi tespit davası, malvarlığına ilişkin bir davadır. Bu davada kural olarak asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Fakat taraflar arasındaki hukuki ilişkinin özel bir mahkemenin görev alanına girmesi durumunda özel mahkeme görevli olacaktır.
Örneğin taraflar arasındaki hukuki ilişki iş mahkemesinin görev alanına giren bir uyuşmazlık ise iş mahkemesi görevli olacaktır. Kira ilişkisinden kaynaklanıyorsa sulh hukuk mahkemesi görevli olacaktır. Kambiyo senetlerine dayalı takipler hakkında açılacak menfi tespit ise ticaret mahkemeleri görevli olacaktır.
3. Menfi Tespit Davasında Arabuluculuk Zorunlu Mu?
Menfi tespit davalarının bazıları zorunlu arabuluculuk kapsamındayken bazılarında ise arabuluculuk zorunlu değildir. Bu durum, görevli mahkeme ve uyuşmazlığın konusuna göre değişiklik göstermektedir.
Arabuluculuğun zorunlu olduğu bazı davalar;
- Tüketici uyuşmazlıkları ile tüketici mahkemesinin görev alanına giren uyuşmazlıklar,
- Ticari davalar,
- İş uyuşmazlıkları,
- Kira uyuşmazlıklarıdır.
4. Davanın Değeri
Menfi tespit davası icra takibinden önce açılıyorsa, davacının kendisine yönelen tehdidin içeriğine göre borçlu olmadığı miktarı belirlemesi gerekmektedir. Dava icra takibinden sonra açılıyorsa, borçlunun icra takibine konu olan miktar üzerinden itiraz ettiği ve borçlu olmadığını iddia ettiği kısım davanın değeridir. Bir diğer önemli husus, borçlunun icra dairesine yaptığı itiraz ile bağlı olmamasıdır. Kısmi itiraz yaptıysa dahi tüm borç için menfi tespit davası açabilecektir.
5. İspat Yükü
Menfi tespit davasında ispat yükü, davacının iddialarına göre belirlenmektedir. Davacı borçlu menfi tespit davasını alacaklı tarafından ileri sürülen hakkın inkarına dayalı olarak açmış olabilir. Bu durumda davalı alacaklı hakkın doğumuna yönelik vakıaları ileri sürmek ve bunları ispat etmek zorunda olacaktır.
Fakat davacı borçlu, davasını hakkın doğumuna engel olan, hakkı sona erdiren veya hakkın kullanımına engel olan bir vakıa veya hakka dayanarak açmışsa bu vakıaları ispat etmekle yükümlü olacaktır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/1362 Esas ve 2015/826 Karar Sayılı ve 18/02/2015 Tarihli kararında; “Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer. Davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, başka bir deyişle bu hukukî ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukukî ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer.
Fakat, menfi tespit davasını açan davacı (borçlu), davalının (alacaklı) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkinin hiç doğmadığını iddia etmeyip, bilakis bu ilişkinin doğduğunu bildirerek başka bir nedenle hukukî ilişkinin geçersiz olduğunu veya son bulduğunu ileri sürmekte ise bu iddiayı ispat yükü TMK’nın 6. maddesi gereğince davacıya düşer. Örneğin; alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer.” şeklinde ispat yükü açıklanmıştır.
VI. Menfi Tespit Davasının Sonuçları
Davada hüküm, kabul, red, kısmen kabul kısmen ret şeklinde kurulabilmektedir. Menfi tespit davası, genel hükümlere tabi bir davadır.
Dava reddedilirse mahkemenin verdiği ihtiyati tedbir kararı kalkar. Hüküm kesinleştiğinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar da menfi tespit davasında karara bağlanır. Bu zarar, yüzde yirmiden aşağı olamamaktadır.
Dava kabul edilirse derhal takip durmaktadır. İlamın kesinleşmesi üzerine icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilmektedir. Menfi tespit davasının kabulüne ilişkin kararın kesinleşmesi üzerine, hükmün içeriğine göre ve ayrıca hükme gerek olmaksızın icra tamamen veya kısmen eski hale iade edilmektedir. İcranın eski hale iadesi mevcut icra dosyası üzerinden gerçekleştirilmektedir. Bu nedenle borçlunun icranın iadesi için dava açmasına gerek bulunmamaktadır.
İcranın iadesinin gerçekleştirilebilmesi için borçlunun bu yönde bir talepte bulunması gerekmektedir. İade talebi üzerine icra dairesi alacaklıya 7 günlük ödeme süresi içeren bir ödeme yazısı göndermektedir. İcranın iadesiyle menfi tespit davasının kabulünden önce yapılan hacizler ve satış hazırlık işlemleri icra dairesi tarafından kaldırılmaktadır.
Fakat borçlunun mallarının satışı gerçekleştirilmişse, menfi tespit davasının kabulü kararı ve bu karara dayalı yapılan icranın iadesi satışların iptaline sağlamamaktadır. Satış yapılmış ancak bu satışlar nedeniyle elde edilen para henüz alacaklıya ödenmemişse, paranın borçluya ödenmesi gerekir. İcra dosyasından herhangi bir para alacaklıya ödenmişse, icra dairesinin bir mahkeme kararına gerek olmaksızın alacaklının mallarını haczedip, menfi tespit kararında borçlunun borçlu olunmadığı belirtilen miktarı borçluya ödemesi gerekir.
Takibin haksız ve kötü niyetli olduğu da anlaşılırşa, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilmektedir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamamaktadır.
Menfi tespit davası, kısmi dava olarak da açılabilmektedir. (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2020/6806 Esas ve 2020/15438 Karar sayılı 09/11/2020 tarihli kararı. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2017/11385 Esas ve 2019/876 Karar sayılı 13.12.2019; Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2015/1435 Esas 2016/368 Karar 20/01/2016 tarihli kararı) Kısmi menfi tespit davasının kabul edilirse kararın icra takibine etkisi, sadece dava konusu edilen değer kadar olmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2019/508 Esas, 2021/891 Karar Sayılı ve 1.7.2021 Tarihli kararında menfi tespit davasının kısmi olarak açılmasına ve talep sonucunun ıslah suretiyle arttırılmasına ilişkin durumu bozma nedeni olarak görmemiş, ıslah yapılabileceğini de kabul etmiştir. Menfi tespit davasında 1 yıllık dava açma süresi içerisinde ıslah yapılabilmektedir.
İtirazın kaldırılması davasında borçlu ve alacaklı lehine tazminata hükmedilirse, menfi tespit davası açılması halinde hükmolunan tazminatın tahsili dava sonuna kadar ertelenmektedir. Menfi tespit davası lehine sonuçlanan taraf için, daha önce hükmedilmiş olan tazminat da kalkmaktadır.
VII. Kötüniyet Tazminatı
Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan icra takibinin haksız ve kötü niyetle yapılmış olması durumunda istem üzerine takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere borçlunun dava nedeniyle uğradığı zararın alacaklıdan tahsiline karar verilmektedir. Buna kötüniyet tazminatı ismi verilmektedir.
Ancak kötüniyet tazminatına hükmedilmesi için belirli şartlar mevcuttur. Bu şartlar;
- Borçlu aleyhine yapılmış bir icra takibinin bulunması,
- Borçlunun menfi tespit davası sırasında kötüniyet tazminatı talebinde bulunması,
- İcra takibinde alacaklının haksız ve kötü niyetli olması gerekmektedir. Kötü niyet, alacaklının haksız olduğunu
bildiği halde sırf borçluyu zarara uğratmak amacıyla takibe girişmesidir.
Borçlu, kendisine karşı başlatılan icra takibi nedeniyle uğramış olduğu manevi zararlar sebebiyle manevi tazminat da talep edebilmektedir. Bu talebini haksız fiil hükümleri çerçevesinde ileri sürebilmektedir. Tazminat talebini menfi tespit davasıyla ya da ayrıca bir dava açarak ileri sürebilmektedir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi. 2020/8476 Esas. 2022/5862 Karar. 14.9.2022.; Yargıtay 4. Hukuk Dairesi. 2014/7309 Esas. 2014/10526 Karar. 25.6.2014.)
VIII. Menfi Tespit Davasının İstirdat Davasına Dönüşmesi
Menfi tesbit davası sürerken tedbir kararı alınmazsa ve borç ödenirse, davaya istirdat davası olarak devam edilmektedir. İcra takibinden önce veya sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbirin talep edilmemesi veya bu taleplerin reddedilmesi durumunda, takip borcu, alacaklıya ödenebilir. Bu durumda borçlunun borçlu olmadığını tespit ettirmenin yanında artık icra takibi nedeniyle ödemek zorunda kaldığı paranın kendisine iadesini de talep etmesi gerekmektedir.
Menfi tespit davası istirdat davasına dönüşürse artık mahkeme tarafından tespit hükmü değil artık eda hükmü kurulmaktadır. İstirdat davasına dönüşmesi kendiliğinden gerçekleşmektedir. Davacının talebine gerek yoktur. Ayrıca iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağına da tabi değildir.
Yargılama sırasında borcun ödendiğini öğrenen mahkemenin, menfi tespit davasına davanın kaldığı yerden re’sen istirdat davası olarak devam etmesi gerekmektedir. Davacının ıslah yapmasına ya da yeniden harç yatırmasına da gerek yoktur. (Yargıtay 18. Hukuk Dairesi. 2014/22601 Esas. 2015/5316 Karar. 07.04.2015.)
Mahkemenin icra dosyasında ödenen harç, masraf, vekalet ücreti ve masraflar da dahil olmak üzere borçlunun sorumlu olmadığı borç miktarının tespitini yaptırıp, bunun tamamının iadesine karar vermesi gerekmektedir. İstirdat davasının açılması için öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre menfi tespit davasının istirdat davasına dönüşmesi halinde uygulanmamaktadır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi. 1977/380 Esas. 1977/609 Karar. 14.02.1977.)
Fakat davanın istirdat davasına dönüşebilmesi için ödemenin menfi tespit davasından sonra gerçekleştirilmiş olması gerekmektedir. Bununla beraber menfi tespit davasının istirdat davasına dönüşmesi için ödemenin mutlaka icra dairesi vasıtasıyla yapılmış olması zorunlu değildir.
İstirdat davasına dönüşen menfi tespit davasının kabulüne ilişkin ilamda yer alan alacak, ilam kesinleşmeden takibe koyulamamaktadır. İcranın iadesinin gerçekleşmesi için borçlunun ayrı bir ilamlı takip yapmasına olanak ve gerek yoktur. Borçlunun ilamı icra dosyasına ibraz ederek icranın eski hale getirilmesini istemesi gerekmektedir. Ancak bu icranın eski hale getirilebilmesi için istirdat davasının kabulü kararının kesinleşmesi gerekmektedir. İlamda hükmedilen yargılama giderleri ve faiz alacağı ayrı bir ilamlı icra takibine konu edilebilmektedir. Fakat bunlar için de kararın kesinleşmesi gerekmektedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu. 2017/1873 Esas. 2021/230 Karar. 9.3.2021.)
IX. İtirazın İptali ve Menfi Tespit Davası
Borçlu tarafından takibe itiraz edildikten sonra menfi tespit davası açılabilmektedir. Alacaklı ise borçlunun takibe itirazının iptali için genel mahkemede dava açabilmektedir. Bu davaların ikisinin aynı anda açılması durumunda ne olacağı Yargıtay dairelerince de tartışmalı bir husustur.
1. Önce İtirazın İptali Sonra Menfi Tespit Davası Açılması
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi tarafından itirazın iptali davasından sonra menfi tespit davasının açılması durumunda menfi tespit davasının hukuki yarar yokluğundan reddedilmesi gerektiğine karar verilmiştir. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi. 2019/1513 Esas. 2019/4832 Karar. 17.10.2019.; Yargıtay 19. Hukuk Dairesi. 2012/12856 Esas. 2012/18938 Karar. 12.12.2012.)
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi ise dava konularının farklı olduğunu, menfi tespit davasında ilk davanın kesinleşmesinin beklenmesi veya davaların birleştirilmesi yoluna gidilmesi gerektiğine karar vermiştir. (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi. 2016/11378 Esas. 2019/3744 Karar. 21.3.2019.)
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi ise davaların birleştirilmesi gerektiğine karar vermiştir. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi. 2016/13919 Esas. 2016/12648 Karar. 9.11.2016.)
2. Önce Menfi Tespit Davası Sonra İtirazın İptali Açılması
Önce menfi tespit sonra itirazın iptali davası açılırsa ya davaların birleştirilmesine ya da menfi tespit davasının bekletici mesele yapılmasına karar verilmektedir. Yargıtay daireleri bu konuda benzer kararlar vermişlerdir. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi. 2015/14267 Esas. 2015/16006 Karar. 15.10.2015.; Yargıtay 19. Hukuk Dairesi. 2016/19570 Esas. 2019/329 Karar. 22.1.2019.)
3. Kararların Kesinleşme Sırası
İki davanın aynı anda görülmesi ve önce itirazın iptali davası hükmünün kesinleşmesi durumunda bu hüküm menfi tespit davası bakımından da kesin hüküm sayılacaktır. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi. 2014/4140 Esas. 2014/8662 Karar. 5.5.2014.) Ayrıca itirazın iptali davası görüldü ve karar kesinleştiyse, kesin hüküm sayıldığından menfi tespit davası kesin hüküm varlığı sebebiyle reddedilecektir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu. 2017/773 Esas. 2021/102 Karar. 18.2.2021.)
İtirazın iptali davası reddedildiyse borcun bulunmadığı tespit edilecektir. Bu durumda menfi tespit davası kesin hüküm varlığı ve hukuki yarar yokluğu nedeniyle açılamayacaktır.
İlk olarak menfi tespit davasının kabul edilerek kesinleşmesi durumunda da alacaklı itirazın iptali davası açamamaktadır. Kesin hüküm nedeniyle olanaksızdır. Fakat menfi tespit davası reddedilirse itirazın iptali davasının konusunun menfi tespit davasından daha geniş olması nedeniyle menfi tespit davasına ilişkin ret hükmü, itirazın iptali davası bakımından kesin hüküm değildir. Ancak kesin delil sayılacaktır.
X. İtirazın Kaldırılması ve Menfi Tespit Davası
İtirazın kaldırılması davası devam ederken borçlunun menfi tespit davası açması sonucunda derdestlik söz konusu olmaz. Çünkü itirazın kaldırılması davası icra mahkemesinde görülmektedir.
Menfi tespit davasından sonra da itirazın kaldırılması davası açılabilmektedir. Menfi tespit davasına bakan mahkemenin verdiği karar, icra mahkemesinin incelemesine engel teşkil etmemektedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu. 27.11.1987. 12/3317-771)
Borçlu tarafından menfi tespit davasına bakan mahkemeden takibe yönelik ihtiyati tedbir talep edilebilmektedir. Menfi tespit davasının açılması durumunda itirazın kaldırılması davasında borçlu aleyhine hükmedilen tazminatların tahsili, menfi tespit davası sonuna karar ertelenmektedir. Yargıtay tarafından menfi tespit davasının, itirazın kaldırılması davasında icra mahkemesi tarafından bekletici mesele yapılmasına gerek olmadığına hükmedilmiştir. (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi. 2016/32224 Esas. 2018/4375 Karar. 07/05/2018.)
Menfi tespit davasında önce karar verilmesi durumunda itirazın kaldırılmasındaki hakim, bu karar ile bağlıdır. Tespit davasının kabulü durumunda, itirazın kaldırılması reddedilmelidir. Menfi tespit davasının kabulü kararının kesinleşmesi halinde, icra mahkemesi yargılama giderleri ve tazminatlar bakımından kararını vermelidir.
Menfi tespit davasının reddedilmesi halinde de itirazın kaldırılması talebini kabul etmelidir. İtirazın kaldırılması davası, menfi tespit davasından önce sonuçlanabilmektedir. Bu davada verilen kararlar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyecektir. Bu sebeple hakim, itirazın kaldırılması kararıyla bağlı olmayacaktır.
Bizi Arayın : +90 212 909 86 34
Mail Gönderin : info@ballawfirm.com